Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde 94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması programındaki konuşmasında CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nu hedef aldı. Erdoğan şunları söyledi:
VALİMİZ BUNU YANINDA BIRAKMAYACAK
Şimdi ‘Herkesi kucaklamak için geliyorum.’ diyen kişi, Ordu’da bu milletin, bu devletin valisine ne diyor? İt diyor. Bu nasıl kucaklama ya. Sen her şeyden önce bu devletin valisine tahammül edemiyorsun. Ona kalkıp bu ifadeyi kullanıyorsun. Sen İstanbul gibi bir şehre belediye başkanı olmak için yola çıkıyorsun. Böyle bir kişi benim milletimden, başta Ordu Valimiz olmak üzere özür dilemedikçe bir defa böyle bir adaylığa bırakın layık olmak, böyle bir makama gelemez. Bu makamda bulunanların her şeyden önce edeple bu makama gelmesi lazım. Bundan sonra bu milletin polislerine ‘şerefsizler’ ifadesini kullanan bir güruhun da yanında olduğunu düşünün. Bu da işin bir diğer yanı. Şu anda seçim sathı mailindeyiz. Valimiz tabii ki bunu yanında bırakmayacaktır. Davasını açmak suretiyle süreci devam ettirecektir. Fakat bizler kendisine ‘Şu seçim atlatılsın.’ dedik. Hiç kullanmaya gerek yok.
BU FETÖ SANATIDIR
18 günde neler yaptım’ diyor. Ben söyleyeyim neler yaptığını, 18 günde başkan vekillerinin ofislerinin, odalarının kilitlerini sökmekle meşgul oldu. Veri kopyalama diye bir olayın içerisine girdi. Madem seçildin bu işlerle niye uğraşıyorsun? Bu FETÖ sanatıdır. Her şeyden önce 31 Mart seçimlerinde yaşananlar, CHP zihniyetinin İstanbul’u geri almak için neler yapabileceğini çok açık, net göstermiştir. İstanbul’daki rövanşın geçmişini hatırlayın, Gezi olaylarında hatırlayın, ne diyorlardı? 1453’e kadar götürdüklerini duvarlara yazmaktan, medyada açıkça ifade etmekten dahi çekinmediler, çekinmiyorlar. Ne diyordu? ‘Zulüm 1453te başladı’ CHP’nin adayı ve onu parlatan lobiler, 18 gün süre ile işgal ettiği koltuğu, İstanbul’un 25 yıllık kazanımlarının yanında tüm geçmişi ile hesaplaşmanın aracı haline dönüştürmenin gayreti içine düşmüşlerdir. Belediyenin verilerinin nereye aktarılacağı belli olmayan bir şekilde kopyalanmaya çalışılmasından gönüllü kuruluşlara yapılan yardımlara kadar, her konuda bir hesaplaşma, adeta bir öç alma siyaseti güdülmüştür.
BENDE Mİ İSİM VEREYİM YANİ?
Belediyeler, vakıflarla iş birliğine girebilir. Nakdi para verme gibi bir durum tabii ki olmaz ama birçok hizmeti onlarla birlikte yapmak hem belediyelerin hem de devletin olmazsa olmazları içindedir. Devletin Vakıflar Genel Müdürlüğü vardır. Ne iş yapar bu Vakıflar Genel Müdürlüğü? İşte bu tür vakıflarla iş birliğine girer. Onlara parasal değil, ya ayni olarak arazi tahsisleri vs bu tür şeyleri yapar ve oralarda birçok hizmetleri de o STK’lar vasıtasıyla yürütür. Bu beylerin malum STK’ları vasıtasıyla yıllarca bu ülkede yaptıklarını biz bilmiyor muyuz? Hepsini biliyoruz ama baktık ki dün akşam bu tür şeylerden bahsediyor, bir de isim veriyor. Ben de mi isim vereyim yani? Ben o seviyeye düşmem. Ama biz yaptığımız işleri hukuk içerisinde nasıl yürütüldüğünü bilerek, dikkatli bir şekilde bu güne kadar yaptık, yapmaya da devam ederiz.
Biz diyoruz ki bu noktada 25 tane ilçe belediyesi ile merkezi yönetimle Büyükşehirle üç olsun, inşallah güç ve güçlü olsun diyoruz. Tüm umutlarını bizlerin tökezlemesine bağlayan Türkiye düşmanlarına bekledikleri fırsatı veremeyiz. İstanbul’u 1994 öncesi karanlık günlerine, tekrar döndüremeyiz. Buradaki hiçbir kardeşimin böylesi ağır bir vebalin altına girmeyeceğine inanıyorum.
DAVAYA KIRGINLIK ASLA OLMAZ
Kardeşlerim şunu da üzülerek söylüyorum, kırgınlar var, kırgınlıklar var. Değerli kardeşlerim kişinin kişiye kırgınlığı olabilir ama davaya kırgınlık asla olamaz. Hepimiz bir hizmetin içindeyiz, öyleyse bu davada kırgınlık diye bir şey asla olamaz. İlk gençlik yıllarımızdan itibaren biz işte böyle bir hassasiyetle, böylesi teşkilat terbiyesi ile yetiştik. 40 yıldır aralıksız sürdürdüğümüz demokrasi mücadelesini de yine bu anlayışla verdik.
BUGÜN DE AYNISINI YAPACAĞIZ
Şunu bir defa unutmayacağız. Kibri, tekebbürü hiçbir zaman kapımıza yaklaştırmayacağız. Zorluklar karşısında yılmadık, saldırılar karşısında sinmedik, 12 Eylül darbesinin ve 28 Şubat müdahalesinin üzerimize abandığı o meşum günlerde dahi bir an olsun yeise düşmedik. Sırtını vesayet odaklarına dayamış bir avuç millet ve memleket düşmanının mazlumların umudu olan bu ülkenin geleceğini çalmasına müsaade etmedik. Bugün de aynısını yapacağız.
GÜN FİTNEYİ BÜYÜTME GÜNÜ DEĞİL
Dönem, İstanbul’un maslahatını, milletin menfaatini, ülkenin bekasını, her türlü küskünlüğün, kızgınlığın önüne koyma dönemidir. Gün fitneyi büyütme, kırgınlıkları derinleştirme günü değil, bir olma, beraber olma, kenetlenme, safları sıklaştırma günüdür. İstanbul’un istikbali, karşımdaki bu kadronun omuzlarındadır. Türkiye’nin aydınlık geleceği, her birinizin vereceği mücadeleye bağlıdır. Unutmayalım ki son pişmanlık fayda vermez, ‘keşke’ dememek, ‘eyvah’ dememek, ömür boyu yüreğimizi yakacak bir nedamet duygusu yaşamamak için önümüzde sadece bugünü saymazsak 5 günümüz var. Buradaki her bir dava arkadaşımızın, sorumluluğun bilinciyle hareket edeceğine inanıyorum, sizlerden 23 Haziran’da hem oyunuza, hem sandığınıza hem de sonrasındaki süreçlere sıkı sıkıya sahip çıkmanızı istiyorum.