ABD’nin Minnesota eyaletinde 25 Mayıs’ta sokak ortasında bir polisin boynuna diziyle bastırması sonucu Floyd’un yaşamını yitirmesi, ülkede dalga dalga yayılan protestolara yol açarken, protestolarda birçok iş yeri yağmalandı ve araçlar kundaklandı.
Trump ise bir taraftan Floyd için adaletin sağlanması gerektiğini vurgularken bir taraftan göstericiler için, “Bunlar organize radikal sol gruplar, Floyd’un anısını kirletiyorlar. Onun anısı için şiddet son bulmalı. Bu kişiler, bu Antifa grubu, bunlar radikal sol kötü insanlar, bu şekilde hareket edemeyeceklerini onlara öğretmek gerek.” yorumunda bulundu.
Trump son olarak dün Twitter’dan yaptığı açıklamada, Antifa’yı terör örgütü ilan edeceklerini duyurdu.
Bu gelişmelerle, özellikle Trump’ın başkan seçilmesinden sonraki toplumsal olaylarda sahalarda görülen Antifa’nın kimler olduğu ve kökünün nerelere dayandığı soruları akıllara geldi.
Antifa’nın kaynağı Nazi Almanyası
Kelime kökeni itibariyle “anti faşist” ifadesinin kısaltılmış hali olan Antifa hareketi, ilk olarak 1930’lu yıllarda Nazi Almanyası’nda ortaya çıktı.
Hareketin ana fikri, “Yeterince tepki gösterilseydi Adolf Hitler ve Naziler asla Almanya’nın başına gelemezdi.” ideolojisine dayanırken, grup için “sol eğilimli”, “anti-faşist” ve “militan siyasi aktivistler” gibi nitelendirmeler de kullanılıyor.
1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında, ABD’de Orta Batı bölgesi başta olmak üzere neo-Nazilere karşı örgütlenmeye başlayan hareketin belirli bir merkezi ve lideri olmasa da zaman zaman belirli eyaletlerde toplantılar düzenlediği belirtiliyor.
Neo-Nazi, neo-faşist, beyaz ırkçı ve ırkçı hareketlere karşı çıkan hareket, son yıllarda dünyadaki konjonktüre de bağlı olarak, “alternatif sağa” karşı da bir direniş olarak öne çıktı.
Trump’ın başkan seçilmesi hareketi tekrar sahaya çıkardı
2000’li yılların başından itibaren bir süre kabuğuna çekilen hareket, Trump’ın başkan seçilmesinin ardından yeniden sokaklara çıkmaya başladı.
Antifa, Trump’ın Ocak 2017’deki “başkanlık yemini” töreni döneminde birçok yerde protesto düzenlerken, 2017’de Virginia’nın Charlottesville kentinde beyazların üstünlüğünü savunanların gösterileri sonrası ortaya çıkan şiddet olaylarında bir kez daha sahaya indi.
Trump, Floyd’un öldürülmesinin ardından birçok kentte düzenlenen protestolarda yağma ve şiddet olaylarından da bu hareketi sorumlu tuttu.
Antifa’nın taktiği ne?
CNN ve BBC gibi basın kuruluşlarına konuşan bazı Antifa üyeleri, söylem olarak “şiddete karşı” olduklarını savunsa da şiddet ve silah kullanımını “kendini savunma için gerekli” olarak gördüklerini de belirtiyor.
Son yıllarda, ABD’deki gösterilerin birçoğunun “şiddet eylemine” dönüşmesinden sorumlu tutulan grup, siber ortamlarda da “aşırı sağcı” hareketlere karşı saldırılar düzenliyor.
Ayrıca grup, sosyal medya üzerinden yaptığı çağrılar ile “sağcı” ya da “ırkçı” olarak nitelediği olaylara karşı, halkı sokaklara da çağırıyor.
Öte yandan grup üyeleri, Nazi Almanyası döneminde ortaya çıkan diğer “anarşist” gruplar gibi genellikle siyah kıyafetler ile ortaya çıkarken, bazılarının da tanınmamak için yüzlerini kapattığı görülüyor.
Antifa ve YPG/PKK’nın ilişkisi ne?
Antifa’nın, terör örgütü YPG/PKK ile “DEAŞ’la mücadele” adı altında iş birliği yaptığı ve hareketin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütünden eğitim aldığı yönündeki haberler de uluslararası basında yer aldı.
Ayrıca Suriye’de çekilen, Antifa’nın kullandığı semboller ile terör örgütü YPG/PKK paçavralarının görüldüğü fotoğraflar da basına yansıdı.
Trump’ın açıklamasının ardından ABD’deki muhafazakar televizyon kanallarına konuşan bazı analistler, Antifa’nın Suriye’de PKK ile doğrudan birlikte çalıştığını, PKK’nın ise ABD tarafından da kabul edilen bir terör örgütü olduğuna vurgu yaptılar.