Geçen yılın temmuz ayından bu yana politika faizini toplamda 1.575 baz puan düşüren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasa beklentisinin aksine bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini yüzde 8,25 olarak sabit tuttu.
AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, faiz kararı öncesi gerçekleştirilen anketlerde faiz indirimine dair medyan beklentinin 25 baz puan, en yüksek beklentinin ise 50 baz puan olduğunu belirtti.
TCMB’nin faizi değiştirmeme kararının TL açısından olumlu sürpriz olduğunu ifade eden Bürümcekçi, “Merkez Bankası, enflasyon baskısı nedeniyle bekleme dönemine geçti. Önceki toplantıda kullanılan ‘ölçülü indirim’ ve ‘mevcut para politikası duruşu altında enflasyon görünümünün yıl sonu tahminiyle uyumlu olduğu’ ifadeleri ise metinden çıkarılmıştır. Bu mesaj ise TCMB’nin enflasyon gelişmeleri ve eğilimlerini bir süre izlemeye geçeceği anlamındadır.” şeklinde konuştu.
Bürümcekçi, Kurulun ekonomiye ilişkin değerlendirmelerinde, “yurt içi iktisadi faaliyetin mayıs ayından itibaren toparlanmaya başladığı, enflasyonun ve çekirdek göstergelerin kısa vadede yüksek seyredebileceği” mesajı verildiğini söyledi.
“TCMB, eylül toplantısına kadar beklemede kalabilir”
Haluk Bürümcekçi, Merkez Bankası’nın bekleme sürecinin uzayabileceği belirtti.
Merkez Bankası’nın, bu kararıyla geçen yılın temmuz ayından beri devam eden ve toplamda 1.575 baz puan düşüşe işaret eden indirim döngüsünü sona erdirdiğini aktaran Bürümcekçi, “Politika faizinin değişmemesi ile önümüzdeki dönemde ortalama fonlama maliyeti haftalık repo faizi ile yakın seyredecek, para ve repo piyasasında gecelik faiz ise ortalama olarak piyasa yapıcı oranı olan yüzde 7,25’e daha yakın olmak üzere yüzde 6,75-8,25 aralığında bankaların likidite durumuna bağlı olarak dar bir alanda dalgalanacaktır.” ifadelerini kullandı.
Bürümcekçi, Merkez Bankası’nın, para politikası duruşuna ve kendi enflasyon tahminine ilişkin ileriye yönelik bir sinyal vermeyerek faizlerde bekleme dönemine geçtiğini söyledi.
Haziran ayında yıllık TÜFE’nin mevcut yüzde 11,4 seviyesinden daha yukarılara gitme olasılığının yüksekliği ve belirgin düşüşlerin ancak temmuz-ağustos döneminde baz etkisi kaynaklı olabileceği dikkate alındığında, TCMB’nin en azından eylül toplantısına kadar bekleme niyeti olduğunun söylenebileceğini ifade eden Bürümcekçi, şunları kaydetti:
“Ancak baz etkisi kaynaklı iyileşme dışında temel eğilimde önemli bir iyileşme beklemediğimizden ve son dönemde iç talep kaynaklı gözlenen toparlanmanın ve belirgin parasal genişlemenin dezenflasyonist sürece destek vermeyeceğini düşündüğümüzden, bekleme sürecinin kalıcı hale gelebileceğini öngörmekteyiz. Zaten son Beklenti Anketi’nde de politika faizinde indirim için çok sınırlı alan kaldığı beklentisi gözlenmiştir.”
“Yılın geri kalanında daha temkinli bir duruş olabilir”
Econs Kurucu Ortağı Ferhat Yükseltürk de son dönemde TCMB’nin politikasına paralel kamu bankaları öncülüğünde yaşanan hızlı kredi büyümesinin iç talebin daha hızlı artmasına neden olduğunu söyledi.
Dış talepteki toparlanmanın daha uzun zamana yayılma riski ve turizm tarafında yaşanan gelir kayıplarının da cari açık ve dolayısıyla TL üzerindeki riskleri artırdığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Yükseltürk, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ayrıca, enflasyon dinamiklerinde son dönemde hızlı kredi büyümesi, TL’deki değer kaybı ve küresel emtia fiyatlarında dipten dönüş sinyalleri ile artan yukarı yönlü riskler, TCMB’nin piyasaların faiz indirimi beklentisinin aksine bu toplantıda bekle-gör politikasına geçmesine neden olduğunu görüyoruz. Beklentim, yılın geri kalanında daha temkinli bir duruşun korunması yönünde. Bu kapsamda, yılın geri kalanında küresel risk iştahı tarafında pandemi ve ABD seçimleri kaynaklı risklerin oldukça yüksek olduğu bir dönemde, TCMB’nin çekirdek enflasyon tarafında anlamlı bir toparlanma ve stabilizasyon görene kadar faiz indirim sürecine ara verileceği yönündeki sözlü yönlendirme ile de bu adımın desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.”