Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BMGK’da gerçekleşen Yeni Zelanda zirvesinde yaptığı konuşmada; Genel Kurul’un en temel değer olan insan hayatının kutsallığı etrafında toplandığını ifade ederek konuşmasına başladı.
Çavuşoğlu, “Temel değerimiz teröristlerin ve terörizmin açık saldırısı altında” diyerek; Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısının ardından oldukça ciddi bir organize akıl ve planlama olduğunu belirterek, faşist ve barbar teröristin ibadet eden 51 Müslüman’ı şehit edip pek çok kişiyi de yaralayarak aslında insanlığın ortak değerini hedef aldığını vurguladı.
“TERÖRİSTLERE KARŞI DİMDİK DURUYORUZ”
İslam ve insanlık düşmanı saldırıyı kınamak ve kurbanları anmak üzere toplanan BMGK’nın oldukça anlamlı bir dayanışma içinde olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, “Bugün teröristlere karşı dimdik duruyor ve dünyaya şu mesajı veriyoruz, pompalamaya çalıştığınız kin nefret, korku ve şiddet sarmalında yok olup gideceksiniz ve asla başaramayacaksınız. Burada Birleşmiş Milletler Genel Kurul çatısı altında her inançtan her coğrafyadan her ırk ve milliyetten temsilcilerin bu kararlığı ortaya koyması, sizin kirli ideolojilerinize ve menfur saldırılarınıza karşı verilmiş en anlamlı cevaptır.” şeklinde konuştu.
Ülkemiz adına kurbanların ailelerine, Yeni Zelanda halkı ve hükümeti başsağlığı dileyen Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi ve Cumhurbaşkanı Yardımcısını dayanışma ve destek amacı ile terör saldırısından hemen sonra Yeni Zelanda’yı ziyaret etmekle görevlendirdiğini hatırlattı. Yeni Zelanda’ya ziyaretine değinen Çavuşoğlu, Başbakan Sayın Ardern, Yeni Zelanda hükümeti ve halkının duruşunun güçlülüğüne, vakarına ve ülkede yaşayan Müslümanları sahiplenişine bizzat şahit olduğunu söyledi.
Türkiye’nin içeride ve dışarıda terörün her türlüsüne karşı yıllardır kararlı bir mücadele gösterdiğinin altını çizen Bakan Çavuşoğlu, Halen DEAŞ, PKK/PYD/YPG, DHKP-C ve FETÖ ile aynı anda kararlı ve amansız bir mücadele yürütüdüğünü kaydederek, Türkiye’nin terörizm karşısında küresel ölçekte mücadeleye yönelik çabaları güçlendirmenin en önemli öncelikliği olmaya her zaman devam edeceğini söyledi. Bu çerçevede İslam İş Birliği Teşkilatı’nı zirve dönem başkanı olarak 22 Mart’ta acil icra komitesi toplantısına çağırdıklarına işaret etti.
“MÜSLÜMAN KARŞITLIĞI VE IRKÇILIK İÇİ İÇE”
Acil icra komitesi toplantısının ortak bildirisinin hiçbir şekilde terör eylemini mazur görülemez ve gösterilemez şeklinde en önemli vurguyu yaptığını açıklayarak; “Christchurch saldırısının oluşturduğu trajedi hoşgörüsüzlük ırkçılık İslam ve yabancı düşmanlığının bütün insanlık için sanılandan çok daha büyük tehditleri besleyip büyüttüğünü dünyaya göstermiştir. Şüphesiz ki bu olgular birbirleriyle bağlantılı. Müslüman düşmanlığı ve ırkçılık çoğu zaman birbiriyle iç içe. Artık ırkçı, yabancı düşmanı İslam karşıtı söylemler ve şiddet daha fazla gözardı edilemez. BM Genel Kurulu dahil olmak üzere uluslararası camiada bu anlamda sorumluluktan muaf sayılamaz.” dedi.
ÇAVUŞOĞLU’NDAN SEFERBERLİK ÇAĞRISI
Çavuşoğlu, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa karşı insanlığın ortak sesinin duyulmasının şart olduğunu belirterek; göçmenler, azınlıklar ve bütün inanç sahipleri de dahil olmak üzere herkesin tek bir bütün olan insanlığın bir parçası olduğunu vurgulayan küresel bir seferberlik ilanı çağrısında bulundu.
Müslüman, Hristiyan karşıtlığı ve antisemitizm dahil ırkçılığın hiçbir şeklinin asla hoş görülemeyeceğinin duyurulmasını isteyen Çavuşoğlu, “Unutmayalım ki tek bir kişinin dahi güvende olmadığı bir dünyada hiçbirimiz güvende olamayız. Meseleye bu açıdan yaklaşmalı ortak tehditlerle ancak ortak bir duyarlılık ve kararlılık gösterdiğimiz takdirde mücadele edebileceğimizi unutmamalıyız. Dünyanın neresinde olursa olsun terörü ve terör olaylarını besleyen radikalleşme sürecinin temelinde hayali ve çarpık tarihi anlatılar ile zehirli komple teorileri mevcuttur. Şunu göz ardı etmemeliyiz ki İslamiyet’i terörizmle tanımlamaya çalışmakla ısrar eden pervasız siyasetçiler ve basın yayın kurumları bu terörist saldırıyı besleyen faktörlerin başında gelmektedir. Anlamı barış olan yüce dinimiz İslam’ı terörle yan yana göstermeye çalışan hadsiz haksız ve kasıtlı yaklaşımları bu platform altında bir kez daha reddediyor ve kınıyoruz. İslami terörizm, Hristiyan terörizmi, Musevi terörizmi veya Budist terörizmi gibi kavramları hep birlikte elimizin tersiyle itmeliyiz. Terörün dini dili, ırkı yoktur.” ifadelerini kullandı.
“YENİ YASAL DÜZENLEMELER GETİRMELİYİZ”
Bakan Çavuşoğlu, terörün insanlığa karşı bir suç olduğu gerçeğinin idrak edilmesi ve idrak ederken herkes için aynı ortak anlayışı göstermek, siyasetin de medyanın da sorumluluğu olduğunu söyleyerek, “Yükselen adaletsizlik ön yargılar, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük nefret suçları ve nefret söylemine karşı etkili önlemler almanın tam da zamanıdır. Bu dehşet verici eğilimlerin toplumlarımızı zehirlemesine ve şiddet üretmesine izin veremeyiz, vermemeliyiz. Bu doğrultuda mevcut mevzuatlarımızı etkin bir biçimde uygulamalı ayrıca yeni yasal düzenlemeler getirmeliyiz. Toplumun tüm unsurlarının, fikir oluşturucuların, siyasi liderlerin medya ve dijital medya aktörlerinin seferber edilmesi mutlak bir zarurettir.” açıklamasında bulundu.
Dünyada çatışmaların daha da karmaşık bir hale geldiğini belirten Çavuşoğlu, “Barışa yönelik tehditlere kayıtsız kalmak ve BM Genel Kurulu’nun bütün imkanlarını kullanmamak yüz yüze olduğumuz sınamalara karşı verebileceğimiz en kötü yanıt olacaktır. Bu nedenle ‘Din Veya İnanç Temelli Terörizm ve Diğer Şiddet Eylemleriyle Mücadele’ başlıklı A73 L79 simgeli ortak sunduğumuz kararı kabul etmek için toplanmış bulunmaktayız. Bu karar uluslararası camiaya birlik içinde şu mesajları verecektir; Ayrımcılık ve terörün her türü, küresel tehdittir. Çifte standartların ya da muğlaklığın olmadığı tek, tutarlı ve net bir adalet ölücüsüne sahibiz. Biz İslam düşmanlığını da antisemitizmi de Hristiyan karşıtlığını da insanlık suçu olarak görüyoruz. Ayrımcılık ve terörün her türünü hiçbir tereddüt olmaksızın kınıyoruz ve lanetliyoruz. Hiçbir zaman karamsarlığa kapılmadan güçlerimizi birleştirmeyi taahhüt ediyoruz. Bu toplantımız ve kararın kabul edilmesi uluslararası toplum için bir mihenk taşı bir milat olacak ve herkes için temel bir yol haritası niteliğini taşıyacaktır.” diyerek sözlerini tamamladı.