ABD, 3 Kasım’daki başkanlık seçimlerine yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının gölgesinde hazırlanırken ABD Başkanı Donald Trump’ın siyasi geleceği, başta ekonomik toparlanma olmak üzere bir dizi faktörün seyrine göre şekillenecek.
ABD’de 3 Kasım’da yapılacak 59. başkanlık seçimleri yaklaşırken, yaz aylarında ve seçim döneminde salgının ülkeyi ne şekilde etkileyeceği merak konusu.
Trump ile Demokratların tek adayı konumundaki Joe Biden arasındaki yarış tüm hızıyla sürerken, gözler daha ziyade salgının vurduğu Amerikan ekonomisine çevrilmiş durumda.
Ülke geneli anketlerinde önde çıkan Biden, “kararsız eyaletler (swing states)” denen kritik eyaletlerde ise Trump’la başa baş görünüyor. Medyadaki yansımalara bakıldığında ise Kovid-19 salgınının en çok da “Trump’ın en önemli kozu” olan ekonomiyi vurduğuna dikkat çekiliyor.
Trump yönetiminin tedbir almakta geç kalıp kalmadığından virüsün Çin’de bir laboratuvardan çıkıp çıkmadığına kadar birçok başlıkta birbirlerinden ciddi şekilde ayrışan Cumhuriyetçiler ile Demokratlar, son yılların en kritik başkanlık seçimi için gün sayıyor.
Böylesine bir kriz döneminde hangi konu başlıklarının seçimleri ne şekilde etkileyebileceğine ilişkin tartışmalar da Amerikan kamuoyunun gündeminden düşmüyor.
Bu tartışmaların ışığı altında genel kanı, seçimlere kadar hissedilebilir bir ekonomik toparlanmayı başarabilmesi durumunda Trump’ın halen Biden’dan bir adım önde olduğu, ekonomik toparlanmayı başaramaması durumunda ise Biden’ın rahat kazanacağı yönünde.
1- Ekonomik toparlanma nasıl olacak, ne anlama gelecek?
Trump’ın önündeki kuşkusuz en büyük meydan okuma, seçimlere kadar Amerikan ekonomisini ne kadar toparlayabileceği olacak.
Başkanlık döneminde birçok tartışmalı işe imza atan Trump’ın “ekonomik başarısı”, ana akım liberal medyanın dahi kabul etmek zorunda kaldığı bir durum olarak öne çıkıyor.
Önce Rusya soruşturmasından ardından da azil sürecinden yara almadan çıkan Trump, tam da ekonomi kozuyla 2. dönemine hazırlanırken beklenmedik bir salgınla karşı karşıya kaldı.
Sağlık alanındaki ciddi sorunlar, maske dahi bulmakta zorlanan bir yönetim, geç alınan tedbirler ve Trump’ın salgını küçümsemesi gibi birçok başlık gündemi belirlerken, asıl büyük darbe ekonomiden geldi.
Büyük Buhran’dan sonraki en ciddi ekonomik krizlerinden birini yaşayan Amerikan halkı, doğal olarak Beyaz Saray’dan ve Kongreden gelecek “ekonomik destek” haberlerine odaklandı.
Bu süreçte yaklaşık 40 milyon kişi işsizlik maaşı başvurusunda bulundu, işsizlik rakamları yüzde 15’lere tırmandı, dev perakende firmaları iflas etti ve binlerce işletme kapısına kilit vurdu.
Her ne kadar seçmenlerin salgın nedeniyle doğrudan Trump’ı suçladığını belgeleyen pek fazla veri olmasa da Trump’ın bu süreci iyi yönetemediği algısı, seçimlerde kendi aleyhinde ciddi rol oynayabilir.
Ekonomik krizin derinleşmesinin salgının kendisinden daha büyük zararlar ortaya çıkarabileceğini düşünen Trump, bu bakımdan bir an önce ekonomiyi normale döndürmek istiyor.
Ekonomik toparlanma sürecini yaz aylarında hissedilir bir seviyeye çıkarmak isteyen Trump, kasım ayından önce seçmenlere “ekonomi toparlanıyor, Trump ikinci döneminde yeniden ekonomiyi şaha kaldırır” dedirtmek istiyor. Geçen hafta konuyla ilgili Trump’ın “Aşı olsun veya olmasın bu ekonomik normalleşme sürecini başlatacağız” açıklamasını da bu minvalde okumak gerekiyor.
Bunun için elindeki tüm imkanları kullanan Trump, yine de bu konuda tüm yasal veya teknik imkanlara sahip değil. Federal yönetim kadar eyalet yönetimlerinin de söz hakkı olan “ekonominin normale dönüş süreci”, Cumhuriyetçi eyaletlerle Demokratları kısmen birbirinden ayırmış durumda.
Şu anda 20 civarında eyalet ciddi şekilde ekonomik normale dönüş adımları atarken, bunların çoğunun orta ve batı bölgelerdeki Cumhuriyetçi eyaletler olması dikkat çekiyor.
Bu noktada Trump ekonomik toparlanmanın “V” şeklinde, yani çok hızlı bir toparlanma şeklinde olacağını savunuyor, seçmenlerine bunu vadediyor. Ancak ekonomistler, krizde derinden etkilenen Amerikan ekonomisinin “V” şeklinde çok hızlı toparlanma sürecine girmesinin pek de kolay olmayacağını savunuyor.
Trump’ın bu süreçteki performansına seçmenlerin vereceği karne, ABD Başkanının 2. dönemini kazanıp kazanamayacağındaki en önemli faktör olacak.
2- Cumhuriyetçi seçmen Trump’ı suçlayacak mı?
Her ne kadar salgın nedeniyle yaklaşık 100 bin kişi hayatını kaybetmiş ve milyonlarca kişi de işsiz kalmış olsa da burada kritik şu soru ortaya çıkıyor: Özellikle 2016’da Trump’a oy vermiş seçmen kitlesi mevcut ekonomik tablodan Trump’ı mı sorumlu tutacak, yoksa bu salgın Trump’ın suçu değil ki ekonomik kriz onun suçu olsun diyecek?
Güncel araştırmalara bakıldığında ülke geneli anketlerde, Biden yaklaşık 5-6 puan Trump’ın önünde gözüküyor. Öte yandan Oval Ofis’e giden yoldaki asıl kritik eyaletler olan Florida, Michigan, Wisconsin, Kuzey Carolina, Minnesota, Pennsylvania ve Arizona gibi yerlerdeki son anketlerde de Biden’ın Trump’la kafa kafaya olduğu gözüküyor.
Ancak muhafazakar medyaya bakıldığında Trump’ın seçmen kitlesinin bu salgından Trump’ı sorumlu tutmadığı, dolayısıyla ekonomik krizden de pek sorumlu tutmayacağı yönünde bir okuma yapılabilir. Yine de Cumhuriyetçi seçmenin seçim gününe kadarki ekonomik tablodan kimi sorumlu tutacağı sorusu, Trump’ın kaderini fazlasıyla etkileyecektir.
Trump 2. dalga olması halinde çok daha hazırlıklı olduklarını ve ilk dalgadaki gibi olumsuz etkilenmeyeceklerini ısrarla söylese de muhtemel yeni dalganın da ağır geçeceğini iddia eden isimler mevcut.
3- Salgından en kötü etkilenen yaşlı seçmen kime oy verecek?
Tüm dünyada olduğu gibi ABD’de salgından en fazla etkilenen kişiler yaşlılar oldu; on binlerce kişi hayatını kaybederken, yüz binlercesi de ağır tedaviler görmek zorunda kaldı.
Tam da bu seçmenlerin 3 Kasım’daki seçmen davranışları, gerek Trump’ın gerekse Biden’ın şansını önemli ölçüde etkileyecek.
2016’da 65 üstü kesimden yaklaşık yüzde 52 oy alan Trump’ın bu seçimde aynı başarıyı göstermesi oldukça zor gözüküyor.
Demokratların ön seçim sürecinde yaşlı seçmenler arasında oldukça iyi iş çıkaran Biden’ın bu alanda Trump’ın gerisinde kalmayacağı öngörülüyor.
Özellikle Florida gibi ciddi emekli nüfusu barından kritik eyaletlerdeki yaşlı seçmenlerin tercihleri bu süreçte hayati önemde olacak.
4- Salgında 2. dalga olacak mı?
ABD’de salgınla mücadelede adı en çok anılan doktorların başında gelen ABD Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci dahil birçok uzman, sonbaharda salgının 2. dalgasının olabileceği uyarısında bulunuyor.
Trump 2. dalga olması halinde çok daha hazırlıklı olduklarını ve ilk dalgadaki gibi olumsuz etkilenmeyeceklerini ısrarla söylese de muhtemel yeni dalganın da ağır geçeceğini iddia eden isimler mevcut.
Örneğin eski ABD Biyomedikal İleri Araştırma ve Geliştirme Kurumu Direktörü Rick Bright, geçen hafta Kongrede katıldığı oturumda, “Kovid-19 salgını konusunda sonbahara kadar ulusal bir plan ortaya konmazsa ABD modern tarihin en karanlık kışıyla karşı karşıya kalabilir.” açıklamasını yaptı.
Muhtemel bir yeni dalganın ortaya çıkması, bizzat seçimlerin yapılıp yapılamaması ya da ne şekilde yapılabileceğine ilişkin soruları da beraberinde getirecektir.
Ancak seçimlerin her halükarda yapılacağı ön kabülünden hareket edilse bile yaz aylarından itibaren salgını tamamen geride bırakmak ile sonbaharda 2. dalgaya maruz kalmak arasında devasa bir psikolojik fark olacaktır.
Dolayısıyla ilk dalgaya oldukça hazırlıksız yakalanan Trump yönetiminin muhtemel bir 2. dalgada atacağı adımlar seçmen davranışlarına da doğrudan yansıyacaktır.
5- Kovid-19 üzerinden siyasi ayrışma
Trump’ı 2016 seçimlerinde diğer Cumhuriyetçi aday adaylarından ayıran ve onu Beyaz Saray’a taşıyan önemli özelliklerinden biri, Demokratlara karşı inşa ettiği ayrışmacı söylem olmuştu.
ABD’deki bu ayrışmacı söylemin halen Trump’ın lehine işlediğini düşünen çok sayıda uzman var. Bunda kuşkusuz ana akım liberal medyanın Trump üzerinde kurduğu ciddi baskının da ciddi rolü bulunuyor.
Daha önce Rusya soruşturması ve azil sürecinde bu ayrışma üzerinden kendi seçmen tabanında safları sıklaştıran Trump, medyanın ve Demokratların koronavirüs söylemlerini de “Cumhuriyetçileri birleştiren” bir unsura dönüştürecektir.
Tüm bu unsurlar alt alta yazıldığında şu sonuca varılabilir: Salgının ortaya çıkardığı ekonomik krizden dolayı doğal olarak halk desteği azalan Trump için seçimlere kadarki 6 aylık süreç, tüm siyasi kariyerinin en önemli dönemi olacaktır.
Hissedilebilir bir ekonomik toparlanmayı başarabilmesi durumunda Trump’ın koltuğunu koruma şansı, halen Biden’ın o koltuğu alma ihtimalinden daha yüksek gözüküyor. Aksi halde mevcut anketlerin çizdiği tablonun gerçek olması ve Biden’ın kazanması bekleniyor.