Koronavirüs pandemisi sürecinde ekonomisini ayakta tutan nadir ülkelerden olan Türkiye’ye ilişkin yapılan döviz saldırısına bağlı olarak ekonomi çevreleri önemli açıklamalarda bulundu. Ekonomistlerin değerlendirmelerinde Türkiye’ye karşı yapılan kur saldırılarının ilk olmadığı ve sürekli olarak Türkiye üzerine dolar tarafından oyun oynandığı açıklandı.
Pandemi sürecinde esnafa, turizmciye, inşaat, otomotiv, beyaz eşya sektörüne ve vatandaşlara çok düşük faizle kredi kampanyalarının düzenlemesi ekonomiyi canlandırmış ve koronavirüse karşı panzehir olmuştu. Yapılan kur saldırılarına ilişkin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli “Eğer Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve isabetli öngörüsü sonucu faiz oranları düşürülmemiş olsaydı Türkiye ekonomisi pandemi sürecinden çıkamazdı, çökerdi. Üretim dibe vururdu, işsizlik yüzde 40’ları aşardı, alacaklarını tahsil edemeyen bankacılık sistemi büyük yara alırdı. Yani faiz geliri elde eden yerli ve yabancı sermaye sahipleri hariç herkes kaybederdi, Türkiye kaybederdi.Parasal sıkılaştırmaya gidilmeyerek faizlerin düşürülmesi ekonomik göstergelerin hızla, pandemi öncesine dönüşünü ve ekonominin şahlanmaya devam etmesini sağlamıştır.” açıklamasında bulundu.
İşte ekonomi çevrelerinin yorumları: AK PARTİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI CANİKLİ: DÖVİZDEKİ DALGALANMALARLA TÜRKİYE İLK KEZ KARŞILAŞMIYOR
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, döviz kurundaki dalgalanmalarla Türkiye ekonomisinin ilk defa karşılaşmadığını, 180 milyar dolar ihracatı olan ve her yıl 50 milyon turisti ağırlayan bir ekonomiye döviz üzerinden yıkıcı bir operasyon çekilemeyeceğini belirtti.
Canikli yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye ekonomisinin, “kadrolu baykuşların” maaşlı önyargılarından hiç etkilenmediğini, bunların 2004’ten beri, her yıl kriz tellallığı yaptığını ifade etti.
Nuretti Canikli, “‘Geldi, gelecek’ dediler. O kriz hiç gelmedi. Yine de vazgeçmediler, halen de kulaklarına fısıldanan fitne tohumlarını saçmaya devam ediyorlar.? Boşuna beklemeyin, 100 defa sonuç alamadınız, 101. kez de efendileriniz hayal kırıklığı yaşayacak.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin kararlılıkla yoluna devam edeceğini ve menziline ulaşacağını vurgulayan Canikli, şöyle devam etti:
“Bazıları kafalarını kuma soksa da, beyazı siyah olarak göstermeye çalışsalar da güneş balçıkla sıvanmıyor. 18 yılda Türkiye büyüdü, zenginleşti, güçlendi. Tüm vatandaşların hayat standardı inanılmaz şekilde yükseldi. Herkes, her aile kendi durumunu değerlendirsin. 18 yıl önceki ekonomik gücü ve hayat standardı neydi, bugün hangi seviyede? Bir başkasını değil herkes kendi durumunu karşılaştırsın. Zengini-fakiri, çalışanı-çalışmayanı, işçisi-memuru, genci-yaşlısı, muhalifi-muhalif olmayanı, kısacası herkes bu karşılaştırmayı yapsın. Sadece varlıklarını değil, borçlarını da hesaba katsın.? Sonuçta 18 yıldaki refah artışına kendisi bile şaşıracaktır. Hayat standardındaki inanılmaz yükselişi fark edecektir.”
“PARASAL GENİŞLEMEYE GİDİLİR VE FAİZLER DÜŞÜRÜLÜR”
Kadrolu bazı baykuşların “kurtuluş reçetesi” olarak parasal sıkılaştırmayı ve faizlerin yükseltilmesini önerdiğini ifade eden Canikli, “Ekonomiye giriş derslerinde bile okutulur, eğer pandemi sürecinde olduğu gibi genel ve yoğun bir talep daralması yaşanıyorsa hem talebi kamçılamak ve hem de yatırımları tahrik etmek amacıyla parasal genişlemeye gidilir ve faizler düşürülür.” açıklamasını yaptı.
Salgın sürecinde ABD Merkez Bankasının 2,5 trilyon dolar ek parasal genişlemeye başvurduğuna dikkati çeken Canikli, Avrupa Merkez Bankasının ise piyasaya enjekte ettiği likiditenin 2,3 trilyon avroyu aştığını belirtti.
Hem Amerika hem de Avrupa’da faiz oranlarının sıfıra doğru ilerlediğine, reel faizlerin negatif olarak uygulandığına işaret eden Canikli, 2008 krizinde ABD ve AB’nin aynı genişletici ekonomik politikaları uyguladıklarını belirtti. Canikli, 2008 krizinde ABD Merkez Bankasının piyasaya ilave 4 trilyon dolar likidite sağladığını vurguladı.
“KARARLILIKLA YÜRÜMEYE DEVAM EDİYORUZ”
Canikli, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının da bu dönemde parasal genişlemeye başvurduğunu belirterek, ancak bunun ABD Merkez Bankasının sağladığı likiditenin sadece 2 binde biri kadar olduğuna dikkati çekti.
Canikli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“IMF ve benzeri kuruluşların şablon ekonomik programlarının otomatik pilotu olmaktan öteye geçemeyen ve ekonomik kapasitesi olmayan bazı kadrolu baykuşlar bu parasal genişlemeyi eleştiriyor. Böyle bir dönemde parasal genişleme olmayınca faizler yükselir. Kredi faizleri yüzde 25’in üzerine çıkar. Bu faiz oranı ile otomobil, beyaz eşya, konut ve diğer tüketim ürünlerine talep artışı olmaz, özellikle yatırımcı firmaların bu kadar yüksek faizle yeni yatırım yapmaları mümkün olmaz, yüksek finansman maliyeti nedeniyle binlerce şirket iflas ederdi.
Eğer Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve isabetli öngörüsü sonucu faiz oranları düşürülmemiş olsaydı Türkiye ekonomisi pandemi sürecinden çıkamazdı, çökerdi. Üretim dibe vururdu, işsizlik yüzde 40’ları aşardı, alacaklarını tahsil edemeyen bankacılık sistemi büyük yara alırdı. Yani faiz geliri elde eden yerli ve yabancı sermaye sahipleri hariç herkes kaybederdi, Türkiye kaybederdi. Parasal sıkılaştırmaya gidilmeyerek faizlerin düşürülmesi ekonomik göstergelerin hızla, pandemi öncesine dönüşünü ve ekonominin şahlanmaya devam etmesini sağlamıştır.”
Canikli, Türkiye ekonomisinin 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,5 gibi bir oranda büyüdüğünü ve bu rakamın dünyadaki en yüksek büyüme oranı olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Türkiye ilk çeyrekte büyümede dünyanın lideridir. Daha ötesi var mı? Parasal genişlemeyi ve düşük faiz politikasını eleştirmek ve temsilcisi oldukları sermayenin avukatlığını yapmak için parti bile kuracak kadar kökü dışarıya bağlı olanların manipülatif kehanet ve temennileri hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir. Döviz kurundaki dalgalanmalarla Türkiye ekonomisi ilk defa karşılaşmıyor. Her seferinde gemi fırtınayı atlatmış ve güvenli limanlara ulaştırılmıştır. Bu seferde sakinleşme sağlanacaktır. 180 milyar dolar ihracatı olan ve her yıl 50 milyon turisti ağırlayan bir ekonomiye döviz üzerinden yıkıcı bir operasyon çekilemez. 18 yıldır her alanda sayısız reforma imza atarak tarih yazan Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, daha güçlü ve tam bağımsız Türkiye yolunda kararlılıkla yürümeye devam ediyoruz.”
PROF. DR. KEREM ALKİN: OLUMLU ETKİLERİNİ GÖRECEĞİZ
“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tüm hak ve imkanlarıyla ilgili bir süreç yönetiyoruz. Cumhurbaşkanımız da yine bir saldırı beklentisi söz konusuysa bunun farkında olunduğu ve neticesinde Türkiye’nin Mavi Vatan stratejisinden taviz vermeyeceği konusunda mesaj vermiş oluyor. Şunu da gözardı etmememizde yarar var, üç hafta önce uluslararası yönetim ve danışmanlık şirketleri ardı ardına yayınladıkları raporlarda dünyanın önde gelen şirketlerinin Asya ve Çin’e bağımlılıklarını koronavirüs nedeniyle gözden geçirdiklerini ve Çin ile Asya’ya yüzde 10 -15 bağımlılığı azaltacak adımlar atma noktasına geldiklerini açıkladılar. Bu çerçevede de Türkiye’ye pek çok ürünle ilgili olarak yeni siparişlerin geldiğine şahit olduk. Bu siparişler Haziran’da ihracat rekoru kırdırdı. Gelişmiş ekonomilere doğru bir sermaye çıkışının yaşandığına şahit olduk. Önümüzdeki dönemde hem hisse senedinde hem de tahvilde yabancı sermayenin olumlu etkilerini göreceğiz.”
İSTİB BAŞKANI KOPUZ: ÜLKEMİZİN DİZ ÇÖKMESİNİ BEKLEYENLERİN HEVESİ KURSAĞINDA KALACAK
İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz, son günlerde yaşanan piyasa dalgalanmalarına ilişkin, “Ülkemizin diz çökmesini bekleyen iç ve dış mihrakların hevesleri kursaklarında kalacaktır.” ifadesini kullandı.
Kopuz, son günlerde piyasada görülen hareketlenme ve ortaya çıkan tartışmalar hakkında yazılı açıklama yaptı.
Türkiye’ye yapılan ekonomik saldırıların her fırsatta yinelendiğini belirten Kopuz, son günlerde yaşanan piyasa dalgalanmasının koronavirüs salgınının ikinci dalgası ile ilgili beklentilerin artmasıyla başladığını kaydetti.
Tüm dünyanın bu büyük sorun ile savaştığını aktaran Kopuz, her ülkenin ciddi yaralar aldığını belirtti.
Kopuz şu ifadeleri kullandı:
“İşin dikkati çeken tarafı ise salgınla mücadelede en başarılı ülkelerden biri olmamıza rağmen tam tersi imiş gibi gösterilmeye çalışılması. Türkiye, salgın boyunca sağlık alanında kelimenin gerçek anlamıyla destan yazdı. İtalya, Fransa, İngiltere, İspanya kâbusu yaşarken biz mutedil bir biçimde ilk dalgayı atlattık. Salgının ekonomik etkileriyle mücadele için yapılanlarla da birçok ülkeden pozitif ayrışmış durumdayız. Hem esnafımız hem büyük işletmelerimiz hem de çalışanlar için alınan tedbirler sorunun büyümesini engelledi ve engellemeye devam ediyor.
Yine de tüm dünyada olduğu gibi bizde de olumsuz bazı gelişmeler yaşanıyor. Çünkü ekonomiyi en çok rahatsız eden şey belirsizliktir. Belirsizlik olduğunda altın gibi yatırım araçları muteber hale geliyor. Altın fiyatları artarken borsa düşüyor, döviz yükseliyor. Peki, altın fiyatları sadece bizde mi artıyor? Hayır. Altın son günlerde tüm dünyada tarihin en yüksek seviyesine çıktı.”
“BENİM ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKTİĞİM, HER EKONOMİK DALGALANMADA ‘TAMAM BU SEFER BATTIK’ DİYE SEVİNENLER”
Ali Kopuz, Türkiye’nin son zamanlarda sık sık yaşadığı gibi ekonomik olarak saldırıya uğramasının elbette ki bazı çevreleri sevindirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Türkiye, Akdeniz’deki çıkarlarını korumak için taviz vermeyen, terörle mücadelede büyük başarılar elde eden, savunma sanayisi sürekli gelişen ve güçlenen bir ülke. Benim anlamakta güçlük çektiğim, her ekonomik dalgalanmada ‘Tamam bu sefer battık’ diye sevinenler. İçinde bulunduğu geminin batmasını isteyen biri nasıl bir aymazlık, nasıl bir ruh hali içindedir? Bu sözleri tarih kaydediyor. İnsan kendinden utanmazsa torunundan utanmalı. Allah cümlesine akıl, izan nasip eylesin.”
BAKAN VARANK: MAKRO GÖSTERGELERDEKİ DALGALANMALAR TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GERÇEĞİNİ YANSITMIYOR
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, makro göstergelerdeki dalgalanmaların Türkiye ekonomisinin gerçeğini yansıtmadığını belirterek, “Türkiye ekonomisinin yönü üretim, istihdam, inovasyondur. Her zaman olduğu gibi kalkınmaya dönük yatırım iştahını artıran adımlarla Türkiye’yi hep beraber hak ettiği seviyelere taşıyacağız.” ifadelerini kullandı.
Bakan Varank, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, bazı ekonomik göstergelerdeki hareketliliğe değindi.
Makro göstergelerdeki dalgalanmaların Türkiye ekonomisinin gerçeğini yansıtmadığını vurgulayan Varank, “Türkiye ekonomisinin yönü üretim, istihdam, inovasyondur. Her zaman olduğu gibi kalkınmaya dönük yatırım iştahını artıran adımlarla, Türkiye’yi hep beraber hak ettiği seviyelere taşıyacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Varank, şunları kaydetti:
“Ne yazık ki ‘Ekonomi kötüye gitsin, gemi su alsın, ülke batsın da yeter ki gitsinler’ diyenler, ellerini ovuşturarak bekleyenler var. Derdi memleket olmayandan ne vatana ne de millete fayda gelir. Bu zihniyet zillete mahkumdur.”
ASKON BAŞKANI AYDIN: “GÜÇLÜ EKONOMİK YAPIMIZLA PANDEMİ SÜRECİNİ ATLATACAĞIZ”
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın, “Doğru ve emin adımlarla hedeflerimize yürüyoruz. Pandemi sürecinde yaşanılan sıkıntılar bizlerde moralsizlik oluşturmasın. Güçlü ekonomik yapımız ile bu süreci de atlatacak ve yarınların inşasına kuvvetli bir şekilde koşmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Aydın, yaptığı yazılı açıklamada, son günlerde yükselen döviz kuru ve altın fiyatlarına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Tüm dünyanın pandemi ile ekonomik anlamda ciddi dalgalanmalara maruz kaldığını belirten Aydın, döviz kurundaki ve altındaki yükselmenin de bu dalgalanmanın bir parçası olduğunu vurguladı.
Türkiye ekonomisinin güçlü ve sağlam temeller üzerine kurulu olduğunu kaydeden Aydın, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Pandeminin etkisinin zayıflaması ve piyasalarda güven ortamının oluşması ile bu dalgalanma da elbette durulacaktır. İş dünyası olarak ülke ekonomimize bundan önceki dalgalanmalarda olduğu gibi bu süreçte de güven duymaktayız. Yerli üretim ve katma değeri yüksek ürünler üzerine yapılan çalışmaların semeresini almaktayız. Özellikle savunma sanayinde yüzde 70’lere varan yerli üretim ile dışa bağımlılık oranını azalttık. Ödevlerimiz belli ve bu bağlamda çalışmalarımız da belli. Güçlü ekonomi, aynı zamanda güçlü Türkiye demek. Dışa bağımlılığımızı azalttığımız her bir ürün bizi daha güçlü kılacaktır. Doğru ve emin adımlarla hedeflerimize yürüyoruz. Pandemi sürecinde yaşanılan sıkıntılar bizlerde moralsizlik oluşturmasın. Güçlü ekonomik yapımız ile bu süreci de atlatacak ve yarınların inşasına kuvvetli bir şekilde koşmaya devam edeceğiz.”
EKONOMİST TUNA: TÜRKİYE PANDEMİ SÜRECİNİ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE YÖNETTİ
Ekonomist Doç. Dr. Kadir Tuna “Pandemi sürecinin başlaması küresel ekonomi açısından son derece ciddi bir riski de beraberinde getirdi. Hala devam ettiğini görüyoruz. Yaşadığımız krizin geçmişte yaşanan krizlerden şöyle bir farklılığı var bu bir finansal değil sağlık krizi. Ekonomilerin tamamının kapandığı süreci yaşadık. Böyle bir süreçte Türkiye önemli adımlar attı. Tartışmalarda önemli bir yanlışlık var. Tablo içerisinde sonuç olarak dolar kuru bizim para birimimiz değil. Bir rezerv para özelliği taşıyor. Dünyada tüm fiyatlamalar dolar kuru üzerinden yapılıyor. Bu belirsizlik ortamı içerisinde bu kadar ciddi parasal genişlemelere rağmen bu tablo içerisinde özellikle gelişmekte olan ülkelere doğru sermaye akımlarının yavaşladığı bir süreçten geçiyoruz. Bu süreci Türkiye başarılı bir şekilde yönetti.” açıklamasında bulundu.
SETA EKONOMİ ARAŞTIRMACISI DOÇ DR. MEVLÜT TATLIYER: PANDEMİYİ TÜRKİYE EN AZ HASARLA ATLATACAK
Altının onsunun 2000 dolara gelme sürecinin Türkiye ile hiçbir alakası olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, “Altının yükselişi pandemi süreciyle birlikte artan belirsizlikten kaynaklanıyor. Dünyada faiz oranları düştü, yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerden çıkıp altına sarıldığı için altın yükseldi. Doların da 7 TL civarına gelmesinin de temel sebebi pandemidir ve bunu çok şiddetli bir şekilde yaşıyoruz. Belirli sektörleri koronavirüsün yayılmaması için diğer ülkelerde de olduğu gibi kendi elimizle kapattık. Bu tür bir salgın modern tarihte ilk defa yaşanıyor ve dünya ekonomisini inanılmaz olumsuz etkiledi. ABD ekonomisi yüzde 30, Avrupa ekonomisi de ikinci çeyrekte yüzde 10 civarında daraldı. 1929 buhranının bile ötesine geçildi” dedi. Türkiye en az hasarla atlatacak Türkiye’nin ikinci çeyrek büyüme rakamlarının Avrupa ve ABD kadar negatif olmayacağını belirten Tatlıyer, “Üçüncü çeyrekten daha umutluyum çünkü Haziran ayındaki harcama düzeyi pandemi öncesi düzeye döndü. Bunu oldukça objektif rakamlar olan kredi kartı harcamalarından anlıyoruz. Bu da Türk halkının para harcamayı sevdiğini ve gelecekle ilgili ekonomik beklentilerinin iyi olduğunun kanıtıdır. Aynı zamanda ekonomik güven endeksleri de Haziran’da ciddi şekilde iyileşti. Diğer ülkelere göre pandemiyi en az hasarla atlatacağımızı düşünüyorum” diye konuştu.
KORKMAZ KARACA: OYUN KURAN BİR TÜRKİYE’YE KARŞI YAPILAN MANİPÜLASYONLAR BUNLAR
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Korkmaz Karaca ekonomideki son gelişmeleri yorumladı.
Korkmaz Karaca, kur manipülasyonunun 2018’in Ağustosu’nda da yaşandığını hatırlatarak “Şimdi 2020 Ağustosu’ndayız aynı manipülasyonu tekrardan yaşıyoruz” dedi.
OYUN KURUCU TÜRKİYE VAR
Karaca “Güçlenen, oyunları bozan, güçlü Türkiye’ye karşı yapılan ayak oyunları bunlar. Bakın Doğu Akdeniz’de hakkını koruyan, hakkını arayan, oyun kurucu bir Türkiye var bugün. Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde oyun kuran bir Türkiye var. İşte bu oyun kuran bir Türkiye’ye karşı yapılan manipülasyonlar bunlar.” dedi.
Karaca şöyle devam etti:
TÜRKİYE’NİN KURUMLARI GÖREV BAŞINDA
“Türkiye Libya’nın meşru seçilmiş yönetimi ile muhteşem bir deniz anlaşması yaptı. Bu anlaşmanın bir konturunu Yunanistan ile diktatör Sisi’nin başında olduğu Mısır yapmaya çalışıyor. Mısır ile Yunanistan ne oldu da bir araya geldi. Lütfen büyük resme büyük fotoğrafa bakalım. Büyüyen oyun kuran büyük Türkiye’nin doğum sancıları bunlar. Türkiye’nin tüm kurumları görevlerini başında. BDDK’sı Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı hepsi muhteşem bir şekilde görevlerinin başında.
ÜLKEME GÜVENİYORUM, LİDERİME İNANIYORUM
Türkiye’den istikrarlı, potansiyeli yüksek hangi ülke var bu bölgede. Ülkeme güveniyorum, liderime inanıyorum. Hükumetimize, ülkemizin kurumlarının tamamına sonsuz güven duyuyorum. Biz bugün Türkiye olarak milli ekonomimizi kuruyoruz. Bu doğum sancıları olacak. Bunların olması çok doğal.”