İşte 19 Mayıs’ın hikayesi…
Mustafa Kemal, 14 Mayısta, Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evindeki akşam yemeğinde yeni görevi konusunda görüşmelerde bulundu. Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra, Cevat (Çobanlı) Paşa ile arasında şu konuşma geçti:
”- Bir şey mi yapacaksın Kemal?
– Evet Paşam, bir şey yapacağım.
– Allah muvaffak etsin.
– Mutlaka muvaffak olacağız.”Harbiye Nazırlığı (Savaş Bakanlığı) bünyesinde görev yapan İngiliz irtibat subayı John G. Bennett de Mustafa Kemal’in olağanüstü yetkilerinden şüphelenmişti. Bennett, Mustafa Kemal ve karargahının yol iznini imzalamakta tereddüt geçirmişti.
İzmir’in işgal edildiği 15 Mayıs günü ise Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığı’nda Cevat (Çobanlı) ve Fevzi (Çakmak) paşalara, sonra da Babıali’de bazı hükümet üyelerine veda etti. Aynı gün, Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edilen Mustafa Kemal, daha sonra Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı (Durusu) Bey’i, Şişli’deki evine çağırarak yolculukla ilgili bilgi aldı.
Mustafa Kemal, 16 Mayısta Cuma selamlığından sonra Padişah Vahdettin’e veda etti. Şişli’deki evinde annesi ve kız kardeşiyle vedalaşan Mustafa Kemal Paşa, yola çıkışındaki kritik saatleri şöyle anlatmıştı: ”Otomobil kapı önünde idi. … Tam o sırada gelerek beni büroma götüren bir dostum (Rauf Orbay), aldığı bir habere göre, benim ya hareketime müsaade edilmeyeceğini, yahut, vapurun Karadeniz’de batırılacağını söyledi. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Daha sonra vaktiyle uzun müddet yanımda çalışan bir erkanıharp (kurmay) da gelerek, maiyetinde çalıştığı bir damattan aynı şeyleri öğrendiğini bildirdi.Bir an yalnız kaldım ve düşündüm. Bu dakikada düşmanların elinde idim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz’in coşkun dalgaları arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıklı idi. Ancak artık benim için yakalanmak, hapsolmak, sürülmek, düşündüklerimi yapmaktan men edilmek, hepsi ölmekle eşit idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata Rıhtımı’na geldim.”
Sandallarla gidilen Bandırma Vapuru’nda, Kız Kulesi açıklarında İtilaf Devletleri denetim görevlilerince silah ve kaçak malzeme arandı. Arama sürerken, ”kaptan yerinde” bulunan Mustafa Kemal’in kararlılığı göstermek amacıyla hareket hazırlıklarını çabuklaştırması söylediği ”yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan” demir aldırmaya başladı.
Subayların gemiyi terk etmelerinin ardından Karadeniz’e yönelen Bandırma’nın güvertesinde Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere, şunları söyleyecekti:
”Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.”
Mustafa Kemal Paşa, Boğaz’dan Karadeniz’e çıkarken, kaptana tehlike ihtimallerini anlattığında, İsmail Hakkı Bey, ”Ne aksi, bu denizi pek iyi tanımam, pusulamız da bozuk…” cevabını vermişti.
Güç koşullar altında süren yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a ulaşan Mustafa Kemal ve beraberindekiler, askeri bando eşliğinde halk tarafından sevgiyle karşılandı.
Mustafa Kemal ile Samsun’a ayak basan ”9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği” karargahında şu kişiler bulunuyordu:
”3. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet (Bele)
Kurmay Albay Kazım (Dirik), Müfettişlik Kurmay Başkanı
Kurmay Yarbay Mehmet Arif (Ayıcı), Kurmay Başkan Yardımcısı
Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede), Birinci Şube Müdürü
Binbaşı Kemal (Doğan), Müfettişlik Topçu Kumandanı
Dr. Albay İbrahim Tali (Öngören), Ordu Sıhhiye Başkanı
Dr. Binbaşı Refik (Saydam), Sıhhiye Başkan Yardımcısı
Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer), Müfettişlik Başyaveri
Üsteğmen Muzaffer (Kılıç), Müfettişlik İkinci Yaveri
Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev), Müfettişlik Emir Subayı
Üsteğmen Hayati, Kurmay Başkanı Emir Subayı
Yüzbaşı Mümtaz (Tünay)
Yüzbaşı İsmail Hakkı
Yüzbaşı Mustafa (Süsoy), Karargah Komutanı
Üsteğmen Abdullah, İaşe Subayı
Birinci Sınıf Katip Faik (Aybars), Şifre Katibi
Dördüncü Sınıf Katip Memduh, Şifre Katibi Yardımcısı
Üsteğmen Hikmet (Gerçekçi) Refet Bey’in Yaveri.