Şule Çet için hazırlanan Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı ek rapor dava dosyasında yer aldı. Hazırlanan raporda aşağıya atılmadan yarım saat önce boynunun kırılmış olabileceği ifade edildi.
Ankara’da cinsel istismara maruz kaldıktan sonra bir plazanın 20. Katından atılan Şule Çet’in ölümüyle ilgili hazırlanan ikinci rapor da dosyaya konuldu.
Söz konusu olayla ilgili raporda genç kızın intihar etmesi için bir sebep olmadığı belirtildi. Şule Çet davasıyla ilgili görülen davanın son duruşmasında sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın avukatları hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporunda cinsel tacize dair bir bulgu olmadığını belirtmişti.
BOYNUNDA KIRIKLAR VAR
Çet ailesinin avukatlığını yapan Umur Yıldırım ise genç kızın boynundaki kırıklarla ilgili bir bilgi olmadığını ve birçok detayın göz ardı edildiğini söylemişti. Yıldırım, otopsi sonucunda cinsel istismarın kanıtlandığını ifade etmişti.
Adli Tıp Kurum Başkanlığı 1’inci İhtisas Kurulu’nca hazırlanan raporda,Çet’in boynunda yer alan kırıkla “Kişide tespit edilen boyun kemik kırığının boyna bası sonucu da meydana gelmiş olabileceği cihetle kişinin ölümünün boyna basıyla bağlı mekanik asfiksi (solunum felci) sonucu meydana gelmiş ve kısa bir süre sonra (yarım saat içinde) yüksekten atılmış olabilir. Kişinin vücudunda tespit edilen boyun kemik kırığı dahil, travmatik değişimlerin tamamı yüksekten düşme ile de mümkün” denildi.
NEDEN HAYATINI KAYBETTİĞİ İLE İLGİLİ NET BİLGİ YOK
Söz konusu raporda, genç kızın hayatını kaybetmesiyle ilgili kesin bir değerlendirme yapılmazken şöyle denildi:
“Yüksekten düşme nedeniyle oluşan ağır genel beden travmasına bağlı yaygın vücut kemik kırıkları ile birlikte iç organ harabiyeti yaşamış olabileceği ve yaygın yumuşak doku zedelenmesi sonucunda ölüm meydana gelmiş olabilir. Ancak tüm vücutta ağır genel beden travması bulguları olması nedeniyle düşme öncesi ayrıca travmaya maruz kalıp kalmadığı, düşme olayının kendi iradesiyle mi meydana geldiği, kazara mı oluştuğu, düşme olayının bir başkası ya da başkalarının etkisiyle mi meydana geldiği, düşme eylemi öncesinde kişinin boyna basıya bağlı mekanik asfiksi (solunum felci) sonucu ölümünün meydana gelip gelmediğinin mevcut verilerle tıbben bilinemediği, olayın adli tahkikatla aydınlatılmasının uygun olacağı oy birliğiyle ek mütalaa olunur.”
ŞULE ÇET’İN KALÇASINDAKİ ISIRIK İZLERİ
Öldürülen Şule Çet’in kalçasında yer alan izlerin ısırık izi olduğuna dair ise “Otopsi fotoğraflarının kurulumuzda Adli Diş Hekiminin de katılımıyla yapılan incelemesinde; sağ uyluk üst uç arka yüzde gluteal sinirin hemen altında dikey seyirli birbirine paralele yakın yerleşimli, aralarında yaklaşık 1,5 santimetre izsiz alan içeren, iç yanda her biri yaklaşık 4 santimetre uzunluğunda 0,5 santimetre genişlikte olan ekimoz hatları ve her bir hattın üst ve alt uçlarında orta kısımlarında da birer adet olmak üzere ekimoz hatlarında genişleme görüldüğü dikkate alındığında, bu yaralanmanın insan ısırığı olduğuna dair güven derecesini gösteren ABFO (Amerikan Board of Forensic Odontology) koşullarına göre, insan ısırık izi olmadığı, insan dişleri yaralanmayı yaratmadığı olarak değerlendirilmiştir” ifadeleri yer aldı.
PSİKOLOJİK DESTEK ALDI İDDİASI
Sanıklardan Çağatay Aksu’nun avukatlığını yapan Levent Ekmen, Çet’in olaydan önce psikolojik destek aldığını ve bu nedenle intihar ettiğini söylemişti. Hazırlanan iddiada bu konuya da değinildi ve “Şule Çet’in ölümünden önceki dönemde, yakın çevresi tarafından fark edilen ciddi intihar planının eşlik ettiği aktif bir depresif tablo içinde olmadığı kanaati oluşmaktadır. Bir kişinin olaydan yaklaşık 1,5 yıl önce aldığı depresyon tanısından yola çıkarak olay anındaki ruhsal durumunu tahmin etmenin tıbben çok mümkün olmadığı bilinmektedir. ‘Mirtazapin’ isimli reçete ile satılan ilacı, bilgisi dışında almadıysa, son dönemdeki yazışmaları ve son dönemde ruhsal durumuna dair edinilen izlenimden yola çıkarak uyku problemleri için kullandığı düşünülebilir. Ancak buna dair resmi bir kayıt bulunmamaktadır. Yukarıda maddelerde vurgulanan tespit, yorum ve gerekçeler doğrultusunda, Şule Çet’in intihar için risk etmeni olan yoğun bir ümitsizlik duygusu içinde olmadığı ve sorun çözme becerisinin olduğu, yakın çevresi tarafından fark edilen ciddi intihar planının eşlik ettiği ağır bir depresif tablo içinde olmadığı, idrarında tespit edilen ilaç etken maddesinin kişinin intihar ettiğini gösteren somut bir tıbbi kanıt niteliğinde olmadığı görülmüştür” ifadeleri kullanıldı.