Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan Adayı Binali Yıldırım, Habertürk’te Didem Aslan’ın soruları yanıtladı.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), İBB’nin seçimin iptal edilerek tekrar edilmesi kararına ilişkin konuşan Yıldırım, itiraz ettikleri 19 konu olduğunu YSK’nın ise iki konuyu ciddi görerek karar verdiğini belirtti.
Bu konulardan birinin sandık kurullarının yasaya aykırılık teşkil etmesi olduğunu açıklayan Yıldırım, bunun tek başına yetmediğini söyledi.
Yıldırım, sandık kurullarında görevli başkan ve üyenin olabileceğini ve o sandıklarda yapılan işlemlerin seçim sonucuna etki edip etmediğine bakıldığını kaydetti.
Bu 2 uygunsuzluk ve kanunsuzluğun bir arada olması durumunda YSK’nın seçimin yenilenmesine karar verdiğini aktaran Yıldırım, gerekçeli kararda da bunla ilgili detayların görülebileceğini söyledi.
Sandık kurul başkanı ve üyelerinin bir takım vasıflara sahip olması gerektiğini ancak uyamayan görevlendirmelerin olduğunu belirten Yıldırım, bunun da kanuna uymadığını ancak YSK’nın bunu da yeterli görmediğini ifade ederek YSK’nın o sandıklardaki oy sayımı, evrakların düzgün hazırlanıp hazırlanmadığına ve seçim sonucunu değiştirip değiştirmediğine baktığını belirtti.
“OYLAR ÇALINDI” SÖYLEMİ
Yıldırım, YSK için o sandıklardaki işlemlerin seçim sonucunu değiştirebilir nitelikte olması durumunda ancak gerek ve yeterli şartların oluştuğunu ifade etti.
Partisinin ve kendisinin kullandığı “Oylar çalındı” sözleri ile ilgili de konuşan Yıldırım, “Gerekçeli kararda ‘Oylar çalındı’ diye bir tarafın söylemini yazacak halleri yok.” dedi.
Kendilerinin bu söylemi hukuki bir terim olarak değil halk dili ile söylediklerini belirten Yıldırım, Oylar çalınmadıysa, açıklanan farkın 29 bin 400’den 13 bin 700’lere nasıl düştüğünü sordu.
“ARADAKİ FARK BİZİM LEHİMİZE YARI YARIYA AZALDI”
Buradan vatandaşlara seslenen Yıldırım, iki aday arasında oy farkının yüzde değil, binde 1,5 buçuk olduğunu hatırlaratarak şöyle konuştu.
Normal şartlarda bırakın çalındı, çalınmadı muhabbetini. Birbirine yakın. Açıyoruz, sayım yaptığımızda düzeltmeler oluyor, geçersizler geçerli hale geliyor. Her iki adayın da ya oy kaybetmesi, ya da kazanması lazım. 4 milyon 150 bin civarında oy almış iki aday. Bizimki aradaki fark bizim lehimize yarı yarıya azalıyor. 29 binden 13 binlere düşüyor.
OY PUSULASI VERİLMEDİ İDDİASI
Seçimlerin yapıldığı 31 Mart günü kendisini sürekli insanların aradığını aktaran Yıldırım, “Bize iki tane oy pusulası veriliyor, üçüncü oy pusulasını istediğimiz zaman bazıları verdi bazıları da bitti” dendiğini söyledi.
“Seçimin ortasında oy pusulası biter mi” diye soran Yıldırım, kendisini ancak “Bana oy pusulası verilmiyor” diye arayanların kendisinin (Yıldırım’ın) oyunun sandığa gitmediğinden endişe edenlerin arayacağını kaydetti. Yıldırım, bunun önemli sayıda olduğunu düşüncesini paylaşan Yıldırım, bunu destekleyen başka şeylerin de olduğunu belirtti.
Kendisine gelen telefonların AK Partili seçmenlerin ağırlıklı olduğu yerler olduğunu belirten Yıldırım, herkesin sandık başında farklı görevi olduğunu hatırlatarak, kimin imza kimin kimlik kontrolü yaptığını kiminin de pusula verdiğini hatırlattı.
“Ak Parti müşahitleri bunu görmedi mi” şeklindeki soruya Yıldırım şu yanıtı verdi.
“Herkesin görev taksimi var sandıkta. Bunu birisi kafasına koymuşsa farkedilmesi zordur. Fark edilirse ‘pardon’ der kağıdı uzatır, farketmedin mi gitti…”
Bu seçimlerde düzensizlik ve şabinein oldukça fazla olduğunu söyleyen Yıldırım, “Oyların korunmadığı gerçeği ortada” ifadelerini kullanarak bir takım düzensizlik ve özensizlikten kaynakladığını belirtti.
Yıldırım, partisinin müşahitlerinin burada hile yapılamacayağını düşünerek iyi niyetle çalışmış olabileceğini ve sandık başkanına itimat etmiş olabileceğini söyledi.
“KALAN YÜZDE 90 SAYILSAYDI NE OLURDU?”
Organizasyon cümlesini kullanmadığını söyleyen Yıldırım, şaibe ve yolsuzluk olduğunun muhakkak olduğunu savundu.
Bunun sadece varsayım olmadığını itiraz sürecinde tespit ettiklerini söyleyen Yıldırım, sandıkların yüzde 10’unu sayıldığında 15 bin oyun geri döndüğünü hatırlattı.
Yıldırım, kalan yüzde 90’lık oyun sayılması durumunda aradaki farkın ne olacağını bulmanın gayet basit bir hesapla mümkün olduğunu söyledi.
Yıldırım, kendisinin 13 bin küsur fazla oy alması durumunda “CHP canının sağ olsun seçim bitti” diyip demeyeceğini sordu.
YSK’nın verdiği kararın sorumlusunun kendisi olmadığını söyleyen Yıldırım, “YSK ne karar verir, ne vermez biz o işlere girersek hukuk devletinden başka bir yere gideriz.” şeklinde konuştu.
“NE DEĞİŞTİ DE YSK YERİN DİBİNE BATILDI?”
Yıldırım, YSK’nın ilk gün göklere çıkarıldığı ancak YSK diğer türlü karar verince çeşitli hakaretler yapıldığını ileri sürdü.
Bu durumun çifte standart olduğunu söyleyen Yıldırım, “Ne değişti de YSK yerin dibine batırıldı” diye sordu. Yıldırım, konuyla ilgili ayrıca şu ifadeleri kullandı.
“CHP Antalya’da, Mersin’de, Ankara’da kazanınca demokrasi var hukuk var. İstanbul’da çalma işi, şaibe, her türlü özensizlik var. Bunu YSK ciddi bulup tekrarına karar verince hukuk yok. YSK oluyor çete.“
Ellerinde somut oyların başka adaylara yazıldığı, geçerli oyların geçersiz sayıldığı veya oyların olmadığına dair onlarca belge olduğunu söyleyen Yıldırım, tüm belgeleri sunduklarını ve bu belgeler üzerinde işlem yapıldığını söyledi.
Bunların sorumlularını ortaya çıkaracak olanın yargı olduğunu ifade eden Yıldırım; suç duyurusunda bulunduklarını, YSK ara kararında sorumluların bulunması ve hesabının sorulması konusunda yazı yazdığını açıkladı.
“ÜÇ MAĞDURİYET VAR”
Bundan sonra işin Cumhuriyet Savcılıklarında olduğunu ve adli ve idari olarak 2 türlü soruşturma olması gerektiğini kaydeden Yıldırım, adli yargı sürecinin işlemesi ve soruşturma açılması gerektiğini savundu.
“Ben iki türlü mağdurum” diyen Yıldırım, doğru yapması gereken işleri doğru yapmayarak YSK’nın kendisini mağdur ettiğini söyledi.
Yıldırım, diğer mağduriyetinin ise oyların bu yaptığı işlemle yerini bulmaması olarak açıkladı.
Yıldırım, 3. mağduriyetin ise oy veren 8,5 milyonluk İstanbul seçmenine ait olduğunu söyledi.
“SADİ GÜVENE KATILMIYORUM”
YSK başkanı Sadi Güven’in gerekçeli karara düştüğü şerhi değerlendiren Yıldırım, Güven’in sandık kurullarının yasaya göre kesinleşmeden önce partilerin eline verilmediğini gözardı ettiğini savundu.
Yıldırım, kendilerinin kimin sandık kurullarında görevlendirildiği ile ilgili bilgilerinin olmasını imkanı olmadığını belirterek, “Bilgisine sahip olmadığınız bir görevliler listesi var. Bunların doğru olup, olmadığını neye göre iddia edeceksiniz. Var mı bir ölçüsü? Ben elimde liste yok ki,’bu adam kamu görevlisi mi, değil mi?’ istihareye mi yatacağım. Ben neye göre itiraz edeceğim. Bu söyleneni çok tutarlı görmüyorum. Başkanın bir başka iddiası var. Sadece iptal sebebi bu değil gerekçeli kararda. Bunların yaptığı işlemlerin sonucu değiştirecek olup olmadığını gösteriyor. Bu düşünceye katılmıyorum.” açıklamasında bulundu.