Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Cenevre Ofisi’nde 1. Küresel Mülteci Forumuna katıldı.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
“Bugün dünya üzerinde 260 milyona yakın göçmen bulunuyor. Türkiye insani yardımlarda milli gelire oranla dünyanın bir numaralı ülkesidir.
Hiçbir ülkenin günümüz dünyasından mülteci sorununa coğrafi yakınlık uzaklık penceresinden bakma lüksü yoktur.
Bugün 5 milyona yakın yerinden edilmiş kişiye ev sahipliği yapıyoruz. İmkanları bizden katbekat fazla ülkeler mültecilere kotalar koyarken biz ırk, din, dil, etnik köken ayrımı yapmadan herkese kucak açtık.
Ülkemize sığınan hiç kimseyi geri göndermedik.
Birkaç münferit hadise dışında mültecileri ötekileştirecek, dışlayacak, onları düşmanlaştıracak hiçbir üzücü olay yaşanmadı.
Varil bombalarından kaçan insanlara biz kapımızı kapayamazdık.
Suriyeli kardeşlerimizin kendi kendilerine yeter konuma gelmeleri için gereken her türlü çabayı gösteriyoruz.
Eğitim çağındaki 1 milyon Suriyeli çocuğun 685 binine okul imkanı tanıyoruz. Okul çağındaki Suriyeli çocukların okullaşma oranını yüzde 63’e çıkardık.
21 bin 300 Suriyeliye yüksek örenim ve Türkçe dil bursu verdik. Sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak amacıyla göçmen sağlığı merkezleri inşa ettik. Buralarda Suriyeli doktorlar ve Suriyeli ebe ile hemşireler görev yapıyor.
Son 8 yılda ülkemizde 516 bin civarında Suriyeli bebek dünyaya geldi.
Suriyelilerin çalışma izni almalarının yasal zeminini hazırladık. İstihdam edilmelerini teşvik ediyoruz. Bugün ülkemizdeki birçok Suriyeli kendi ayakları üzerinde durabilir hale geldi.
1 milyonu aşkın Suriyeliye psikososyal destek ve geçim yardımı sağlıyoruz.”
‘Harcadığımız rakam 40 milyar doları aştı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti, “Sığınmacılar için bütçemizden harcadığımız rakam 40 milyar doları aştı. Dışarıdan gelen yardım ise son derece sınırlı.
Şu anda Avrupa Birliği ve STK’lardan gelen destek ancak 2 milyar Avroya ulaşmış durumda.
Avrupa’dan halen ikinci 3 milyar için herhangi bir ses yok.
“450 milyon Avro geldi, geliyor” diyorlar ama gelmiş değil.”
‘Destek yok’
Suriye kaynaklı göç probleminin tek çözüm yolu, mültecilerin bizim sınırlarımız içinde tutulması olarak görülemez.
Vicdanları yaralayan bu sorunun sürdürülebilir şekilde çözülmesi ancak küresel düzeyde atılacak adımlara bağlıdır
Mültecileri kendi topraklarında tutacak, ülkemizde olanları da tekrar vatanlarına döndürecek formüllerin devreye alınması gerekiyor.
Mültecilerin terk ettikleri yurtlarına geri dönüş hakkı tartışma götürmez.
Suriye’de kalıcı istikrar ve normalleşmenin tesisinde geri dönüşler, en az terörle mücadele kadar önemlidir.
Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge dediğimizde ‘gayet güzel’ diyorlar.
‘Siz destek verin’ dediğimizde parası en çok olanlar sadece bize gülücük atıyorlar. Destek vermeye gelince destek yok.
Türkiye’nin 9 yıldır tek başına taşıdığı sorumluğu diğer ülkelerinde paylaşması gerekiyor.
Ama maalesef bizim dışımızda mülteci meselesine, bu insanlara bizim gibi layıkıyla ev sahipliği yapan ülke yok.
Akdeniz’deki mülteci botlarının batırılması dahil ileride utançla hatırlanacak görüntülerle karşılaştık.
Gereken desteği göremeyince biz de başımızın çaresine baktık. Barış Pınarı Harekatı ile 120 km genişliğinde 30 km derinliğinde bir alanı tüm terör unsurlarından arındırdık. Bu bölge terör örgütlerinden kurtarılmış oldu.
Diyorum ki o petrol kuyularında bulunan petrolü gelin beraber çıkaralım. Ondan sonra o terör bölgesine şu projeleri uygulayarak şu anda mülteci halinde olan bu insanları o yaptığımız evlere, okullara, hastanelere, barınmaları için oraya yerleştirelim ama buna yanaşmıyorlar. Çünkü petrol onlara daha çok lazım.
370 bin Suriyeli güvenli bölgeye geri döndü. Bu sayının ilk etapta 1 milyonu bulabileceğini düşünüyorum.
Mülteci krizine kalıcı çözümlerden bir diğeri, üçüncü ülkelerde hayatlarını devam ettirmesi konusunda yardım sağlanmasıdır.
15. yüzyılda engizisyondan kaçan Musevilere sahip çıkan, ‘tahtımı veririm, bana sığınanları vermem’ diye bir ecdadın torunları olarak bu anlayışı sürdürmeye devam edeceğiz.”