Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 4’ü tutuklu, 14’ü firari 85 sanığın yargılanmasına devem ediliyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasında, tutuksuz sanıklar dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, eski emniyet müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski jandarma görevlisi Gazi Günay hazır bulundu.
Tutuklu sanık eski emniyet müdürü Ramazan Akyürek ile cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurulurken, davanın müdahili Dink ailesini ise avukatları temsil etti.
12 YIL SONRA İLK KEZ DİNLENDİ
12 yıl süren dava sürecinde birçok kez tanık olarak dinlenilmesi talep edilen ve mahkeme heyetinin bir önceki celsede tanıklığına başvurulmasına karar verdiği, Dink cinayeti döneminin İstanbul Valisi olan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, ilk kez tanık olarak dinlenildi.
Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün cinayet öncesi inceleme yaptığını söyleyen Güler, Trabzon Emniyetinin 11 ay boyunca takip ve teknik dinleme yaptığını cinayetten sonra öğrendiğini söyledi.
“BİZE BİLDİRİLMEDİ”
Tanık Güler, konuyla ilgili şu sözleri söyledi:
“Bir yazının geldiğini bu yazının ham bilgi olduğunu biliyoruz. Bu yazıdan il emniyet müdürünün, il istihbarat müdürünün haberi olmadı. Normalde bu tür konularda il valiliğine bilgi verilir. Ama bizim haberimiz yok.”
Güler’e, Dink cinayetinden yaklaşık 3 yıl önce, 24 Şubat 2004’te İstanbul Valiliği’nde Hrant Dink ile yapılan görüşme ve görüşmede neler konuşulduğu soruldu.
Güler, bu görüşmenin kamuoyunda cinayetten bir hafta önce çağırılıp görüşülmüş gibi algı yaratıldığından bahsederek görüşmenin 2 yıl 10 ay 25 gün önce olduğunun altını çizdi.
Güler, görüşmenin konusunun Dink’in ölümünden bir hafta önce Agos gazetesinde başlattığı Sabiha Gökçen ile ilgili, hassasiyetin paylaşılması ve yazdığı yazının (Gökçen’in Ermeni olduğu iddiasını içeren yazı) kaynağının sorulmasına yönelik bir toplantı olduğunu ifade etti.
“3 YIL BOYUNCA KENDİSİNDEN BİR MÜRACAAT OLMADI”
Toplantıyı yapan kişinin de azınlıklardan sorumlu vali yardımcısı olduğunu belirten Güler, tehdit ve baskı söz konusu olmadığını belirterek kendisinin de baskı gördüğüne dair herhangi bir müracaatı olmadığını söyledi. Güler; “Aradan geçen 3 yıl boyunca da kendisinin de baskı gördüğüne dair herhangi bir müracaatı olmamıştır.” şeklinde konuştu.
Bu yazının kamuoyunda infiale neden olduğunu belirten Güler, dönemin patriği Mutafyan’ın Ermeni cemaatine yönelik çeşitli sıkıntıların oluştuğunu söylediğini aktararak gereken tedbirlerin alındığını bildirdi.
Güler, Dink’in cinayet öncesinde korunma talebinde bulunmadığını belirterek, “Kanunların ilgili hükümleri bellidir. İstihbarat birimleri teklif yapmış değil bize. O nedenle koruma prosedürü yasal olarak başlatılmadı.” dedi.
“NEZAKET ÇERÇEVESİNDE YAPILMIŞ BİR GÖRÜŞME”
Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu’nun sorularını da yanıtlayan Güler, 3 yıl önce yaptığı bir görüşmeyi anlattı:
“Cinayetten 3 yıl önce yapılan ve cinayetle hiçbir illiyet bağı bulunmayan görüşmedir. Konu yayınlanan bir yazıya ilişkindir. Azınlıklardan sorumlu vali yardımcısı bu bilgiyi nereden aldığı, kamuoyunda sıkıntı oluşturduğu, yanlış anlaşılacağı konusunu kendisine aktarılmıştır. Konu onunla ilgilidir. Haberin kaynağı sorulmuştur o da Erivan’da bir röportajda aldığını söylemiş. Konu bundan ibarettir. Nezaket çerçevesinde yapılmış bir görüşmedir. Hakaret, tehdit, baskı olmamıştır. Kamuoyunda sanki cinayetten bir hafta önce yapılmış, tehdit, baskı yapılmış gibi yansıtılıyor. Vali yardımcısı azınlıklardan sorumlu olduğu için vali yardımcısının odasında yapılması uygun görülmüştür. Resmi bir makamda yapılmasına karar verilmiştir. Bu samimiyeti de göstermektedir. Tekrar ifade etmek istiyorum. Hakaret, tehdit veya aba altından sopa göstermek bir şey yoktur. Önemli olan bu görüşmenin yapılmasıdır. Kendisi telefon edilerek davet edilmiştir. Hüseyin Günay ile yapılan görüşmeyi bilmiyorum. Bu istihbaratın konusu. Hrant Dink tarafından da bize hiçbir şey yansıtılmadı. Bana herhangi bir evrak verilmedi.”
“TRABZON EMNİYETİ, İSTANBUL EMNİYETİ’NE NEDEN BİLGİ VERMEDİ?”
Bakırcıoğlu’nun sorularına yanıt vermeye devam eden Güler, “Bu yazılardan sonra zaman zaman çeşitli protestoların olduğunu biliyorum bunlarla ilgili emniyet teşkilatımızda gerekli tedbirleri almıştı. Cinayetten sonra koruma konusu gündeme geldiğinde geçmişe yönelik niçin koruna talebinde bulunmadığı konusunda emniyetle yaptığımız görüşmede kendisinin böyle talepte bulunmak istemediği kanaati ben de oluşmuştu. Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün bu konu ile ilgili bilgiler aldığı, bunları İstihbarat Dairesi Başkanlığı ile paylaştığı halde bu bilgiler niçin İstanbul Emniyetine iletilmemiştir? Bu bilgi İstanbul Emniyeti ile paylaşılsaydı gerekli tedbirler alınırdı. İl emniyet müdürünün de bunlardan haberi olmadığı için tarafıma da bilgi verilmiştir. İstanbul İstihbaratı 2003’den beri birçok konuda çalışma yapmış, çok önemli olayları aydınlatmış, bir çok olayı da önlemiştir. Yeterli bilgi verilseydi gerekli tedbirleri alacaklarını biliyorum, buna inanıyorum.” şeklinde konuştu.
Güler, davanın sanıklarından dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın avukatı Mehmet Köksal’ın sorularına cevap verdi.
Güler, “Burada Trabzon Emniyet Müdürlüğünce 11 ay boyunca yürütülen bir soruşturma var. Böyle bir talepte bulunulmamış. Dolayısıyla İstanbul Emniyeti’ne de böyle bir talep gelmemiş. Esasen gelen bu yazı (Yasin Hayal ile ilgili bilgi) istihbarat elemanlarınca değerlendirilmiş, söz konusu yerin iş yeri olduğu şahsın da orada olmadığı belirlenmiştir. Sayın cerrahın eğer böyle bir konuda bilgisi olsaydı benimle istişare ederdi” şeklinde konuştu.
“CELALETTİN CERRAH’IN İHMALİ YOK”
Celalettin Cerrah’ın görevini ihmal edip etmediğinin sorulmasının üzerine tanık Güler, “Burada bir vali sorumluluğu ile görüşümü ifade etmek istiyorum asla en ufak bir ihmali olduğunu düşünmüyorum. Aynı şekilde Ahmet İlhan Güler’in de görevini yaptığını düşünüyorum” dedi.
Duruşma çıkışında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Güler, sağlık durumuyla ilgili yapılan haberler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
Güler, “2014 yılından beri yurt dışından kaynaklı malum hesap sahipleri sağlığımla ilgili periyodik yayınlar yapıyorlar. Bunlar yakınlarımı endişeye sevk ediyor. Bu yayınları kınıyorum. Gördüğünüz gibi buradayım. O yayın sahipleri hakkında da gerekli suç duyurularında bulundum ve bulunmaya devam edeceğim. Gerekli suç duyurularında bulundum. Bunun yanlış bir iş olduğunu ve insanlıkla bağdaşmadığını burada ifade etmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.