12 Ocak 1876 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. O dönem ismi Mustafa Fevzi olan Fevzi Çakmak, 10 yaşında Selanik’teki askeri okula başladı. Burada eğitimini tamamlayan Çakmak, İstanbul’a geldi ve önce Soğukçeşme Askeri Ortaokuluna sonra da Kuleli Askeri Lisesine geçti. Çakmak, buradaki eğitimini 1983 senesinde ikincilikle bitirdi.
MESLEKTE İLK YILLARI
Aynı sene Kara Harp Okuluna gitti ve buradaki eğitimini piyade subayı olarak tamamladı. Başarısıyla göz dolduran Fevzi Çakmak, Harp Akademisine geçti ve sırasıyla 1897’de üsteğmen, 25 Aralık 1898’de de kurmay yüzbaşı unvanıyla akademiyi bitirdi. Çakmak, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’na atandıktan sonra;
Karargah subaylığı
Metroviçe Tümeni Karargah Subaylığı
Taşlıca Mutasarrıfı ve Komutanlığı
Mürettep Kosova Kolordusu Kurmay Başkanlığı
Mürettep Garp Ordusu Kurmay Başkanlığı
Nizamiye Yakova Tümen Komutanlığı
Kosova Kuvayi Umumiyesi Kurmay Başkanlığı
Vardar Ordusunda Şube Müdürlüğü görevlerini yürüttü.
22 Aralık 1914 senesinde 5’inci Kolordu Komutanlığı’na getirildi ve 2 Mart 1915 senesinde mirliva (tuğgeneral) unvanını kazandı.
Kolordusu ile Birinci Dünya Savaşına katılan Çakmak, Çanakkale Savaşında görev aldı ve Anafartalar Grup Komutanlığına Atatürk’ten sonra vekaleten gelen isim oldu.
Bu görevden sonra 2’nci Kafkas Kolordusu Komutanlığı ve 2’nci Ordu Komutanlığı görevlerini yürüten Çakmak, 28 Temmuz 1918 tarihinde korgeneralliğe terfi etti. Çakmak, Mondoros Mütarekesi imzalandıktan sonra 24 Aralık 1918’te Genelkurmay Başkanlığına getirildi ve görev süresince cephane ve silahın düşman eline geçmesine engel oldu.
FEVZİ ÇAKMAK YUNAN ORDUSUNA GEÇİT VERMEDİ
Tek taraflı uygulanan Mondros Mütarekesi’nden sonra İzmir’in Yunan ordusunca işgal edilmesine karşı çıkmış, Yunanlıların hazırlıkları sürerken bir telgraf çektirmiştir. Fevzi Çakmak’ın, Harbiye Nazırı Şakir Paşa’nın makamında olmadığı bir anı fırsat bilerek çektirdiği telgrafta “Çıkarılan devriyelerin peyderpey miktarlarının artırılarak Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri ve bir oldu bitti yaratmaları muhtemeldir. Bunun için derhal Averof zırhlısı komutanına, badema (bundan sonra) devriye çıkarılırsa, bunları Türk birliklerinin silahla karşılayacağını tebliğ ediniz.” cümleleri yer alıyordu.
Süleyman Fethi Bey tebliğe, “Dinlemeyip çıktıkları takdirde bu emir yerine getirilecek midir?” sorusuna da “Tereddüt edilmeden ateş edileceği” şeklinde bir cevap verdi.
Tebliğin etkisini göstermesiyle işgal gününe kadar Yunanlılar bir daha İzmir’e ayak basmadı. Baskılarıyla Fevzi Paşa’yı Genelkurmay Başkanlığından uzaklaştıran İtilaf Devletleri 15 Mayıs 1919 gününde Yunanlıların İzmir’i işgal etmesine zemin hazırladı.
FEVZİ ÇAKMAK İSTİFA ETTİ VE ANADOLU’YA GEÇTİ
Fevzi Çakmak bu görevden sonra 1’inci Ordu Komutanlığına ve Harbiye Nazırlığı görevlerine getirildi. Fevzi Çakmak görev süresince Milli Mücadele hazırlıklarını desteklemiş ve birçok cephane ve silahın Anadolu’ya taşınmasını sağlamıştır. Çakmak, İstanbul müttefik kuvvetler tarafından işgal edilince 21 Nisan 1920’de görevinden istifa ederek Anadolu’ya geçti.
Anadolu’ya geçen Çakmak’a Ankara hükümeti tarafından 1920 senesinde Kozan Milletvekili sıfatıyla Milli Savunma Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu Başkan Vekilliğine getirildi. Hızlıca çalışmalara başlayan Çakmak, yeni ordunun kurulmasında büyük bir rol oynadı.
FEVZİ ÇAKMAK’IN İDAM KARARI
İstanbul hükümetince Anadolu’ya gitmesi hoş görülmedi ve 27 Mayıs 1920’de askerlikten uzaklaştırıp madalya ve nişanlarının geri alınmasını sonrasında da idamına karar verildi.
9 Kasım 1920 tarihinde Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey’in Batı Cephesi’nde Kuzey Kesimi Komutanlığı’na atanması ve görevinden ayrılması nedeniyle Genelkurmay Başkan Vekilliğini de ele alan Fevzi Çakmak’ın rütbesi İkinci İnönü Zaferi’nden sonra 3 Nisan 1921’de TBMM tarafından orgeneralliğe getirildi.
Çakmak, Kütahya ve Eskişehir’de başarısız olunması sebebiyle yaptığı konuşmalarla halkın moralini yüksek tutan ve bunun için çalışan isim olmuştur.
Fevzi Çakmak, halkın moralini yüksek tutmak için verdiği bir beyanatında, “Düşmanın ilerlemesine karşı halkın katiyen tereddüt ve endişe etmesine mahal yoktur. Düşmanın, Anadolu içerisine doğru uzanmak isteyen kolları mezarlarına yaklaşıyor. Bu yeni sefer, düşmanın ölüm yolculuğudur.” sözlerine yer verdi.
Milli Savunma Bakanlığı görevinden 5 Ağustos 1921 senesinde istifa eden ve asil olarak Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak, 12 Temmuz 1922 senesinde Büyük Taarruz hazırlıklarıyla ilgilenmek sebebiyle cepheye gitti.
MAREŞALLİĞE ATANDI
Çakmak, 31 Ağustos 1922 yılında da Büyük Zafer’in kazanılmasında ciddi bir rol üstlendiği için TBMM tarafından mareşalliğe atandı. Çakmak, bu unvan ile Kurtuluş Savaşı’nın Atatürk’ten sonra ikinci mareşali olmuştur.
Fevzi Çakmak, 5 Ağustos 1921- 3 Mart 1924 tarihleri arasında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekilliği, 3 Mart 1924’ten yaş haddinden dolayı emekli olduğu 12 Ocak 1944 tarihine kadar da Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttü.
Fevzi Çakmak, neredeyse 50 yılı bulan meslek hayatı boyunca Arnavutluk İsyanı, İtalyan Harbi ve Arnavutluk Harekatı’nın bastırılmasını sağlamış, Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı cepheleri ve muharebe meydanlarında tümen, kolordu ve orduları komuta etmiştir. Çakmak, başarıları sayesinde birçok madalya ve nişana sahip oldu.
MUHALİF GRUP ATATÜRK’ÜN YERİNE GEÇMESİNİ İSTEDİ
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sevip, saydığı ve güvendiği bir komutan olan Fevzi Çakmak’ı TBMM’deki muhalefet grup Atatürk’ün yerine geçirmek istedi ancak Çakmak, “Bana böyle bir mevkiyi layık gördüğünüz için teşekkür ederim fakat bu teklifinizi kabul edemeyeceğim. Bu dediğiniz şey hiçbir zaman olamaz. Sizin de bu yolda çalışmaktan vazgeçmenizi tavsiye ederim. Hepimiz bulunduğumuz mevkilere rıza gösterecek ve el birliği ile memleketin yükselmesi için çalışacağız; yapılacak o kadar çok işimiz var ki hepimize bol bol yeter. Eğer bu yolu bırakarak birtakım siyasi entrikalara kapılacak olursak bu memleketi batırırız. Buna da hakkımız yoktur. Hele ordunun politikaya karışmasına hiçbir şekilde razı olamam. Ben bugün ordunun en sorumlu bir yerinde bulunuyorum. Teklifinizi kabul edecek olursam yarın benim yerime geçecek olan bir paşa da ordunun kendisine bağlı olduğuna güvenerek beni devirir ve yerime geçer. Onu da çok geçmeden bir üçüncü paşa taklit eder. Memleket asıl o zaman askeri diktatörlüğe doğru kayar ve memleketin bizden beklediği hizmetlerin hiçbirisi yapılamaz.” sözleriyle reddetti.
Atatürk’ün hayata gözlerini yummasından sonra Çakmak’a Cumhurbaşkanlığı teklif edildi ancak “Anayasaya göre Cumhurbaşkanı ancak Meclis’in içinden seçilebilir” yanıtını verdi. “Peki bize aday gösterebilir misiniz?” sorusuna da Çakmak, “Bana kalırsa bugünkü durumda Atatürk’ün yerine geçmeye en layık olan şahıs, İsmet İnönü’dür. Bu benim sadece kendi düşüncemdir. Fakat Büyük Millet Meclisi kimi layık görür de seçerse o benim de Cumhurbaşkanım olur. Yeter ki bu seçilme, kanuna ve anayasaya uygun olsun.” şeklinde yanıt verdi.
Fevzi Çakmak, aynı zamanda İsmet İnönü’yü İkinci Dünya Savaşı’na girmemesi konusunda ikna eden isim olarak tarihte yer almıştır.
FEVZİ ÇAKMAK’IN SİYASİ YAŞAMI
Emekli olan Çakmak 1945 senesinde çok partili hayata geçildikten sonra Demokrat Parti’nin kuruluşuna destek verdi ve 1946 seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak parlamentoya girdi. Siyasi anlaşmazlıklardan dolayı Demokrat Parti’den ayrılan Çakmak, Millet Partisi’ne geçti ve onursal başkanlık yaptı.
ÖLÜMÜ VE AİLESİ
10 Nisan 1950 senesinde saat 07.30’da hayata gözlerini yuman Çakmak, Eyüp Mezarlığı’na defnedildi.
Fıtnat Hanım ile evli olan ve iki çocuğa sahip olan Çakmak, İngilizce, Fransızca, Sırpça, Rusça, Almanca, Arapça, Arnavutça ve Farsça ve biliyordu.
ESERLERİ
Büyük Harpte Şark Cephesi Hareketleri
Garbi Rumeli’nin Suret-i Ziyaı ve
Balkan Savaşı’nda Garp Cephesi