Sait Faik Abasıyanık kimdir,eserleri nelerdir?

sait faik abasıyanık

Sait Faik Abasıyanık, vefat edişinin 65. yılında anılıyor. Şair, öykü ve roman yazarı Abasıyanık, 23 Kasım 1906 senesinde Sakarya’da dünyaya geldi.

İlköğrenimini yabancı dil ile eğitim veren Rehber-i Terakki’de bitirdi, sırasıyla da Adapazarı Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi ve Bursa Lisesi’nde eğitim gördü.

Şiirle birlikte yazı hayatına giren ünlü edebiyatçının ilk eseri Hamal isimli şiiridir. Adapazarı’nda öğrenciyken bu şiiri kaleme alan usta yazar öyküye ise Bursa’daki öğrencilik zamanında geçiş yapmıştır.

Adını kaleme aldığı öykülerle duyuran Abasıyanık’ın ilk hikayesi olan Uçurtmalar adlı eseri 1929 senesinde Milliyet gazetesinin sanat sayfasında yayımlandı.

Ekonomi eğitimi için babasının isteği üzerine İsviçre’nin Lozan kentine gitti ancak bir süre sonra Fransa’ya geçerek Grenoble Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde eğitimi almaya başladı.

Abasıyanık, Fransa’daki bohem ve düzensiz hayatı sebebiyle babası tarafından geri çağrıldı ve öğrenimini yarıda bırakarak İstanbul’a geri döndü.

6 ay boyunca Halıcıoğlu Ermeni Yetim Okulunda Türkçe dersi veren usta yazar babasının teşvikiyle ticarete atıldı ancak başarılı olamadı.

Sait Faik Abasıyanık, Yenilik, Varlık, Servet-i Fünun, Ağaç, Uyanış, Yeni Ses, Ses, Yaprak, gibi farklı dergilerde 1934-1940 arasında çıkan öykü yazılarıyla edebiyat dünyasında adını duyurmayı başardı.

Sarnıç isimli ilk kitabı 1939 senesinde yayınlanan Abasıyanık, aynı sene babasını da kaybetti.

SAİT FAİK ABASIYANIK: YAZMASAM DELİ OLACAKTIM

Usta edebiyatçının 1940 ile 1948 yılları arasında kağıda döktüğü öyküleri, Yürüyüş, Büyük Doğu ve İnkılapçı Gençlik dergilerinde yayımlandı. 

Sait Faik Abasıyanık, yazmayla arasındaki ilişkinin ipuçlarını “Haritada Bir Nokta” isimli öyküsünde, “Söz vermiştim kendi kendime. Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada, namuslu insanların arasında, sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye. Kalem, kağıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım…” sözleriyle ifade etmişti.

Şahmerdan isimli kitabında bulunan, ilk kez 1937 senesinde Kurun’da ve ardından 1940 yılında Varlık’ta yayımlanan “Çelme” adlı öyküsü nedeniyle Askeri Mahkeme’de yargılanan Abasıyanık, görülen duruşma sonucunda beraat etmiş olsa bile bir süre yazı yazmaya ara verdi.

Ünlü yazarın 1944 senesinde yayımlanan “Medar-ı Maişet Motoru” isimli romanı asılsız bir ihbar üzerine toplatıldı ancak hikayeleri ve diğer yazıları Milliyet, Kurun, Vakit gazeteleri ve başta Varlık olmak üzere Ağaç, Büyük Doğu, Yücel, Yeni Mecmua, Servet-i Fünûn, İnkılapçı Gençlik, Yürüyüş ve Yedigün dergilerinde yayımlandı.

Abasıyanık, Haber-Akşam Postası adlı gazete için 1942 senesinde bir ay kadar mahkeme muhabirliği yaptı. Bu süreçte 28 mahkeme röportajı yazdı ve 1956 senesinde Varlık Yayınları tarafından “Mahkeme Kapısı” adıyla kitap haline getirildi.

Abasıyanık’ın Mark Twain Cemiyeti’ne fahri üye seçilmesinden sonra yazar Yaşar Kemal, onunla gerçekleştirdiği röportajın girişinde şu ifadeleri kullanmıştı:

“Akşamüstleri Tünel’den Taksim’e doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli ama müthiş kederli-yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır-, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğunu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kimse de bilmez. Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık… Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu adama, Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız. Bu adam hikayeci Sait Faik’tir.”

SAİT FAİK ABASIYANIK SİROZA YAKALANDI

Usta şair ve öykücü, alkole olan düşkünlüğü gittikçe artınca siroz hastalığına yakalandı ve 1951 senesinde tedavi sebebiyle gittiği Paris’ten tedaviye başlamadan bir iki gün önce geri döndü.

Abasıyanık, zaman zaman gelen krizler hayati tehlike taşıdığından 5 Mayıs tarihinde hastaneye kaldırıldı ve 11 Mayıs 1954’te vefat etti. Ünlü yazarın naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Amerika merkezli olan Mark Twain Cemiyetince kendisine şeref üyeliği verilen yazarın ölümünde sonra mal varlığının çoğunu ve Sait Faik Abasıyanık Müzesi yapılması şartıyla Burgazada’daki köşkü Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışladı.

Cemiyet 1964 senesinde eline ulaşan bu vasiyete sahip çıktı, 22 Ağustos 1959’da Sait Faik Abasıyanık Müzesini açtı ve bakım, onarım gibi sorumluluklarını üstlendi.

Söz konusu vasiyette oğlunun adına her sene bir hikaye armağan edilmesi şartını koşan Makbule hanımın bu isteği 1964 yılından bu yana cemiyet tarafından gerçekleştiriliyor.

Sanatçının bazı eserleri;

Hikaye: Semaver (1936), Sarnıç (1939), Şahmerdan (1940), Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuz Başı (1952), Son Kuşlar (1952), Alemdağda Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (1954), Tüneldeki Çocuk (1955)

Şiir: Şimdi Sevişme Vakti (1953)

Roman: Medarı Maişet Motoru (1944, Bir Takım İnsanlar adıyla 1952), Kayıp Aranıyor (1953).

Röportaj: Mahkeme Kapısı (1956).

Diğer eserleri: Balıkçının Ölümü (1977), Açıkhava Oteli (1980), Yaşasın Edebiyat (1981), Müthiş Bir Tren (1981), Sevgiliye Mektup (1987).

Çeviri: Yaşamak Hırsı (Georges Simenori’dan, 1954)

Exit mobile version