Kot kumlama işçisiyken silikozis hastalığına yakalanan ve akciğerlerinin yüzde 46,2’sini kaybeden Abdülhalim Demir, bu alanda yürüttüğü kampanyalarla kumlama işleminin tekstilde yasaklanmasına öncülük etmekle kalmadı, üretiminde hiçbir canlının zarar görmediği vegan, geri dönüştürülebilir ve depozitolu kot da üretti.
Bingöl’ün Karlıova ilçesinin Taşlıçay köyünde 1990’lı yıllara kadar hayvancılıkla uğraşılıyordu. O yıllarda köye “koruculuk” geldi. Korucu seçilenler ve aileleri artık hayvanlarını otlatmak için yaylalara göçemezdi bu nedenle yavaş yavaş hayvanlar satılmaya başladı, bu da beraberinde işsizliği getirdi.
Köyün gençlerinden biri de o yıllarda 15 yaşında olan Abdülhalim Demir’di. İşsiz kalan tüm gençler gibi Abdülhalim’in de gurbete gitmekten başka yolu yoktu.
Okulu bıraktı, İstanbul’a geldi. Parası da yoktu, kalacak yeri de… Bu yüzden kendisine yatacak yer de verilen bir tekstil atölyesi bulduğunda çok sevindi. Yapacağı şey çok basitti. Karanlık, deniz kumu dolu bir odada, kumaşa eskimiş görünümü verecek “kumlama” işini yapacaktı.
Kumlanmış kotların tüketimi bir anda patlayınca atölye sayısı da hızla arttı ama kumlama işini bilen kişi çok azdı. Abdülhalim Demir gibi işçiler daha fazla kazanmaya başladı. Kazanç artınca işçi sayısı da yükseldi. Aralarında çocukların da olduğu nice genç insan, kendilerini ölüme götürdüğünü bilmeden kot atölyelerinin karanlık odalarına kendi istekleriyle adım attı.
Hastalığın adı “silikozis”ti. Doğada bulunan silika adlı mineralin kesme, delme gibi işlemlerde kullanılması sonucu ortaya çıkan tozun solunmasıyla ortaya çıkıyordu. Kot taşlama işinde 6 ay bile çalışsa işçiler bu hastalığa yakalanabiliyordu.
122 arkadaşı hayatını kaybetti
Abdülhalim Demir ve arkadaşları da hastalandıklarında çok geç kalmışlardı. Sadece Taşlıçay köyünde resmi hasta sayısı 187 olarak tespit edilmişti. Akciğerlerinin yüzde 46,2’sini kaybeden Abdülhalim Demir ise nispeten daha şanslıydı, çünkü 122 arkadaşı hayatta kalmayı başaramamıştı.
Ölmeyenlerse sağlıklarını kaybetmiş, çalışamaz hale gelmişti. Abdülhalim Demir de bunun üzerine bir hareket başlatmaya karar verdi. Kendisi gibi silikozis ile savaşan işçileri örgütleyerek 2008 yılında “Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi”ni kurdu. Bu komite, silikozisin sadece maden işçilerinde değil, kot kumlama işçilerinde de görüldüğünü duyurmak için tüm platformlarda mücadele başlattı.
Bu talepler dönemin hükümetinden de karşılık buldu ve Sağlık Bakanlığı 2009’da kot kumlamayı yasakladı. Bununla kalmayarak 2010 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla silikozis hıfzısıhha grubuna tabi edilerek tedavisi ücretsiz hale getirildi. 2011 yılında da 6111 sayılı Torba Kanun’a iki madde eklenerek bütün silikozis hastalarına emeklilik hakkı tanındı.
Mücadelesini dünyaya taşıdı
Kot kumlama Türkiye’de yasaklanmıştı ama tekstil üreticileri rotalarını, henüz bu işlemin yasak olmadığı Bangladeş’e çevirmişti.
Kumlama işine giren her işçinin bir gün hastalanacağını bilen Abdülhalim Demir, tam da bu sebepten “mücadeleye devam” kararı aldı. Belki Türkiye’de başarılı olmuş olabilirdi ama dünyanın öbür köşesindeki izbe bir atölyede işçiler, kendilerini öldürdüğünden habersiz kot kumlamaya devam ediyorlardı.
Demir, kendi deyimiyle “uykusuz gecelerinin” başladığı o günlerde şunu düşündü:
“Bu işi yaptığımda bana zarar vereceğini bilmiyordum ama şimdi biliyorum. Bu işi yapan insanlar bir gün ölecekler.”
Bunun üzerine Demir, mücadelesini globale taşıdı.
O günlerde yaşadıklarını paylaşan Abdülhalim Demir, mutluluğun bireysel bir şey olmadığını keşfettiğini, mutsuz bir toplumun içinde bir bireyin mutlu olmasının mümkün olmayacağına inandığını dile getirdi.
Mutluluğun toplumsal olarak mutlu olmaktan geçtiğini belirten Demir, şöyle konuştu:
“2011 yılında İngiltere’deki bütün moda okullarını dolaşarak moda belirleyicilerine ‘Siz bunu belirlerken kotun nasıl şık olacağını söylüyorsunuz ama nasıl yapıldığını biliyor musunuz?’ gibi sunumlar yapmaya başladım. Bu sunumlardan oradaki öğrenciler çok etkilendiler. Döndüğümde ‘Killer Jeans’ adında bir kampanya başlattılar. O süreçte Temiz Giysi Ağı’na dahil oldum. Bu ağla ortak çalışmalarla 100’den fazla markayı ikna edip, tedarik zincirinde kot kumlama yapmayacaklarını açıklattık.”
Kumlamaya alternatif kimyasal da zararlı
Abdülhalim Demir, kot kumlamanın yerine artık başka bir kimyasalın kullanılmaya başlandığını, potasyum permanganat adı verilen bu maddenin 2018 yılında Avrupa Kimyasal Ajansı tarafından zararlı kimyasallar sınıfına eklendiğini bildirdi.
Ciltle teması halinde yaralara neden olan bu kimyasalın, doğurganlığı direkt etkilediğinin ortaya çıktığını belirten Demir, potasyum permanganatın fabrikalardan bırakıldığı derelerde hiçbir canlının yaşayamadığına dikkati çekti.
Temiz Giysi Kampanyası başlattı
Tekstil sektörünün kendine her durumda bir alternatif ürettiğini farketmesinin ardından farklı bir yol izlemeye karar verdiğini dile getiren Abdülhalim Demir, 2013 yılında Temiz Giysi Kampanyası Türkiye Derneği’ni kurduğunu, ardından da “temiz giysi”yi tanımladıklarını anlattı.
Çevreye ve doğaya zarar vermeyen, çocuk emeği kullanılmayan, işçilerine insanca yaşayacakları ücretin verildiği, işçi hayatını riske atmadan üretilen giysiye “Temiz giysi” dendiğini aktaran Demir, buna örnek olarak kendi kot markasını kurduğunu söyledi.
Tekstil üreticilerine temiz giysi üreterek de kar edileceğini göstermeyi hedeflediklerini ifade eden Demir, “Bizim amacımız sektörü dönüştürmek. Markalara ‘Bakın biz bunu bu şekilde yaptığımızda hala para kazanabiliyoruz. Siz de bu şekilde yaptığınızda hem sorunu çözmüş olacaksınız hem de para kazanacaksınız’ diyoruz.” dedi.
Yüzde 100 geri dönüştürülebilir, vegan ürünler yaptıklarına işaret eden Demir, üründe etiket olarak deri kullanılmadığını, bunun yerine markanın nakış olarak işlendiğini dile getirdi. Ürünlerde kullanılan düğmelerin pirinç olduğunu ve doğada 2 yıl içinde çözündüğünü ifade eden Demir, ayrıca “depozitolu kot” ürettiklerini de kaydetti.
Tüketicilerden satın aldıkları giysiyi 5-10 yıl sonra geri dönüşüm için kendilerine getirmelerini isteyen Demir, bunu da ürünlerinin cebine koydukları bir notla satın alan kişilere anlattıklarını söyledi.
Ürünlerin üzerine bir de “Manifesto” yazdıklarını anlatan Demir, şöyle devam etti:
“Ürünlerin üzerinde karekod var. Buradan ürünün hikayesini okuyabilirler. Kimler yaptı, nasıl yaptı görebilirler. Sitemizde satışa sunduk. Tüketicilerden olumlu dönüşler alıyoruz. Kimse taşıdığı kıyafetler üzerinde başka birisinin kanı olsun istemez. Bu ürünün tekstili sürdürülebilir yapacağını umut ediyoruz. Buna Temiz Moda Hareketi diyoruz. Çevreyi, doğayı katleden bir endüstriye karşı, Temiz Moda Hareketi’ni başlatıp, dünyanın bütün markalarına ilham vermesini umut ediyoruz.”