15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir işgal edildi, Hasan Tahsin ilk kurşunu sıktı

15 Mayıs 1919 tarihi Kurtuluş Savaşı içinde özel bir anlama sahip. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Yunanlılar İtilaf Devletleri’ne katıldı. Osmanlı İmparatorluğu savaşı kaybedince ödül olarak İzmir ve civarını istediler. Yunan Başbakanı Venizelos işgale gerekçe olarak Aydın Hıristiyanları’nın hayatlarının tehlike olduğunu öne sürüyordu. Paris’te kurulan ‘Meclisi Ali’ sözde Yunan tezine destek verdi, İzmir’in işgalini istedi.

14 Mayıs 1919’da İngiliz, Fransız, Amerikan ve Yunan donanmaları İzmir limanına girdi. İngiliz Amiral Galdrop, 17. Kolordu Komutanlığı’na nota verdi. İzmir bölgesinin Yunanlılar tarafından işgal edileceğini belirterek mukavemet olmamasını istedi. Bu nota üzerine Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa İstanbul Hükümeti’ne vaziyeti bildirerek ‘Ne yapalım’ diye sordu.

Osmanlı Harbiye Nazırı mukavemet gösterilmemesini istedi. Ancak halk öyle değildi. İzmir Türk Ocağı bir gece önceden cephanelik yığınağı yapmıştı bile. Türk halkı İzmir’in işgaline diğer tüm işgallerden daha fazla tepki ve direnç göstermiştir. 15 Mayıs’ta Yunan birlikleri İzmir limanına çıktı. Bölgede yaşayan Rumlar tarafından sevinçle karşılanan Yunan ordusu hızla kenti kuşatmaya başladı.

Bu sırada gerçek adı Osman Nevrez olan Gazetesi Hasan Tahsin sahneye çıktı. Kurtuluş Savaşı’nın simge isimlerinden olan Hasan Tahsin, Yunan askerlerine ilk kurşunu sıkarak şehit düştü. Bu kurşunla birlikte Türk halkı kenetlenirken Yunan ordusu da işgale koyuldu. İşgale karşı çıkılmaması emri alan Türk subayları kışlalarında şehit edildi. ‘Yaşasın Venizelos’ diye bağırması istenen 17. Kolordu Askerlik İşleri Reisi Erkanıharp Miralayı Süleyman Fethi Bey şehit edildi.

İzmir’in işgali İstanbul ve Anadolu’da büyük infiale yol açtı. 16 Mayıs’ta istifa etmek zorunda kalan İstanbul hükümetinin başına Damat Ferit Paşa geçti. Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale Zaferi’nden sonra yine sahnedeydi. Telgraflarla İzmir’in işgalinin ordu ve Türk milleti tarafından asla kabul edilmeyeceği tüm dünyaya duyuruldu. İstanbul’da işgali kınayan büyük mitingler yapıldı. Sonuçta Mustafa Kemal’in orduları 9 Eylül 1922’de İzmir’e girerek Yunan ordusunu denize döktü. İzmir’deki Yunan işgali 40 ayda son buldu.

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Ege Üniversitesi’nin 2017-2018 akademik yıl açılışında verdiği ‘Türkiye Tarihinde Ege’ başlıklı dersinde şunları anlatmıştı:

İZMİR’İ TÜRK DÜNYASINA TİMURLENK HEDİYE ETTİ

İzmir sadece bir kıyı kenti değil. Bayraklı’da önemli kazılar gerçekleştirildi. Sultan Alparslan’ın niyeti küçük Asya’ya yerleşmek olmadı. Hedefi Suriye, Filistin ve Mısır’dı. İzmir bizden çok uzaktaydı. İzmir bölgesi geç antikitenin sonunda başlayan dönemini yaşamaya devam ediyordu. Küçük Asya’nın metropolisi sayılan Efes bile 5. miladi asırdan itibaren çöküntü içindedir. İzmir tabii talihine bırakılmıştır. Ne büyük mimari eserler ortaya çıkabilmektedir ne de felsefe kalıntısı olan bilimler hayatını sürdürebilmektedir. Modern Yunanistan’da Hıristiyanlar geldiği zaman Helenistik kalmaz fikriyle küçük Asya değişimi yaşamaktadır. İzmir şehrini Türk dünyasına hediye eden garip bir tezatla Timurlenk’tir. Anadolu seferi sırasında İzmir’i son olarak ele geçirdi. İzmir bir daha başkasına geçmeden Aydınoğulları Beyliği ve Osmanlı ile hayatına devam etti. Öte yandan Osmanlı donanmasının Ege’deki büyük üssü bile İzmir’in kendisi değil Sığacıktır.

HAÇLI SEFERLERİNDEN KALANLAR BİLE VAR

İzmir’deki Helenistik nüfus büyük İskender döneminden kalmadı. Ege adalarının ve Yunanistan’ın çalışkan ve fakir köylüleri buraya göç etmiştir. İzmir’in Helenistik nüfusu budur. Arazileri düzeltmiş, kanal açmışlardır. Bunların başka yerlerde görülmesi mümkün değildir. İstanbul helenizminden daha çalışkandırlar. Buranın levantenleri 17 ve 18’inci asırda göç eden sadece Fransızlar ve İtalyanlar değil Hollandalılar, Avusturyalılar hatta Danimarkalılar’dır. İzmir’deki aileler içinde Haçlı seferlerinden kalanlara bile rastlayabilirsiniz. Bunların helenik nüfusla alakaları yoktur.

GAVUR İZMİR NEREDEN GELİYOR?

İzmir’in yerleşik nüfusunu çevre köy ve kasabalardan gelenler oluşturuyor. Bunların şehrin iktisadi hayatı üzerinde dominant faktör olması düşünülemezdi. Girit, Bosna, Arnavutluk ve Bulgaristan’dan göçlerle gelen insanlar belki ilk anda bereketli toprakta Hıristiyan unsurun olmasına kızmış olabilirler. Gavur İzmir lafı başkalarından çok onların koyduğu bir ad olabilir. Gavur İzmir diyen adamlar kavga etmektense bu bereketli topraktan istifade etmeyi tercih etmişlerdir. Şehrin sanayi ve ticaretinde boy göstermişlerdir.

YUNAN İŞGALİNDEN SONRA HARABEYE DÖNDÜ

Yunan işgali sırasında Helenistik nüfus, Yunan valisinin levantenleri tuttuğunu, kendilerine fırsat vermediklerini söylerlerdi. İşgalin bittiği 9 Eylül günü arkada yangın geçiren ve o yangının niçin çıktığı belli olmadığı bir harabe kalmıştır. Batıda resmi görüş Türklerin şehri yaktığı manasındadır. İnsanlar, gelen Türkler niye yaksın, gidenler yaktı demektedir. Her halukarda İzmir levanten tüccarlar ve Helenik tüccarlar arasındaki rekabeti verimli bir duruma ulaştırmadan hayattan çekilir bir durumdaydı. Onun yeniden dirilmesi İzmir İktisat Kongresi’nden beri bu devletin çok önemli uğraşlarından biri olmuştur. İzmir, Türkiye’nin bir müddet için en önemli ihracat limanı olmuştur, Türkiye sanayileştikten sonra da bu vasfını devam ettirmektedir. İthalat limanı olarak bu rolü birinci derecede tutamadığı çok açıktır.

RUMELİ VE ADALAR İZMİR’E AKIN ETTİ

Anadolu direnişi sonucu İzmir süratle Türkleşti, Türk nüfusun hakim olduğu bir yer oldu. Ama bir özellik ortadadır; 1912’den beri Rumeli ve adalar İzmir’e akmıştır. Galiba şehrin uygar hayatını devam ettiren onun Akdenizliliğini muhafaza etmesidir. İzmirliler Katalanlardan da Marsilyanın Fransızlarından da çok daha açık ve kozmopolit fikirli bir millettir. Bu referanstan hareket ederseniz, İzmir’i daha iyi yorumlarsınız. Galiba tek kusuru organize olamamaktır. Eğer bu organizasyonu tüccarlar, halk, meslek odaları ve üniversite olarak bir araya gelir tamamlarsak sonu çok aydın olacaktır.

Exit mobile version