Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, “Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) iş yerinde şiddet ve tacizi önlemeyi amaçlayan 190 sayılı Sözleşmesi bizim için çok önemli. Ülke olarak, bu sözleşmenin yapılmasına katkıda bulunduk. Ülkemizin bu sözleşmeyi onaylaması ve mevzuatımızın buna uyum sağlaması için de üzerimize düşeni yapmaya çalışacağız” dedi.
Önder, bir otelde düzenlenen “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılması Konferansı”nda, iş yerlerinde psikolojik tacizin (mobbing) önlenmesine yönelik çalışmaların 2010’da başladığını hatırlattı.
Başbakanlığın 2011’de İşyerlerinde Psikolojik Tacizin Önlenmesi Genelgesi ile mevzuata girdiğini kaydeden Önder, bu genelgenin Türkiye’de mobbingi tanımlayan ilk metin olduğunu vurguladı. Aradan geçen zamanda, toplumda mobbing bilincinin oluşmaya başladığını ifade eden Önder, bu konuda Bakanlığının iletişim hattı “Alo 170″e çok sayıda başvuru yapıldığını söyledi.
Kamudan başvuruların kamunun denetim mekanizmaları, özel sektördeki başvuruların ise İŞKUR il müdürlükleri ve İş Teftiş Kurulu aracıyla denetlendiğini aktaran Önder, şunları kaydetti:
“Genel Müdürlük olarak Mobbing Mücadele Kurulunun sekreteryasını yürütüyoruz. Mobbing konusunda, Türkiye’nin en büyük verisine sahibiz. Bugüne kadar 100 bine yaklaşan başvuru söz konusu. Geldiğimiz noktada, mobbing ile mücadeleyi bir adım daha ileriye taşımayı istiyoruz. Genelgeyi, Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ne çevirip, mobbing ile mücadeleyi ileriye taşımak istiyoruz. ILO’nun iş yerinde şiddet ve tacizi önlemeyi amaçlayan 190 sayılı Sözleşmesi bizim için çok önemli. Ülke olarak, bu sözleşmenin yapılmasına katkıda bulunduk. Ülkemizin bu sözleşmeyi onaylaması ve mevzuatımızın buna uyum sağlaması için de üzerimize düşeni yapmaya çalışacağız.”
“İş yerinde saygı yoksa saygınlık yoktur”
ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan da şiddet ve tacizin her yerde yaşandığına dikkati çekerek, bu eylemlere maruz kalan pek çok kişinin tepki göstermeyip sessiz kaldığını belirtti.
Şiddet ve tacizin, psikolojik, fiziksel, ekonomik ya da cinsel olabileceğini vurgulayan Özcan, şöyle devam etti:
“Statüsü ve iş tanımı ne olursa olsun, toplumdaki her bir birey, mekanlar ve biçimler değişse de hayatının bir döneminde, şiddete maruz kalıyor veya tanıklık ediyor. Oysaki işte şiddet ve taciz, insana yakışır işin tam tersi. Zira, iş yerinde saygı yoksa saygınlık yoktur. Saygınlığın olmadığı yerde de sosyal adaletten bahsetmek mümkün değildir. İşte bu görüşten hareketle sosyal adaleti geliştirme mücadelesinde 100. yaşını kutlayan ILO, geçtiğimiz haziranda 187 üye ülkenin hükümet, işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan 5 bini aşkın delegeyle İşte Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni ve tavsiye kararını kabul etti.”
Sözleşmeyle şiddet ve tacizin, bir insan hakları ihlali olduğu belirtilip, bu kavramların geniş bir tanımının yapıldığını ifade eden Özcan, “Toplumda kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için gerek Birleşmiş Milletler (BM) gerekse Avrupa Konseyi’nin bu konudaki sözleşmeleri önemli bir çerçeve sunuyor. ILO Sözleşmesi, bu çerçeveyi çalışma yaşamını da kapsayacak şekilde daha da genişletip güçlendirmiş oldu.” dedi.
Sendika ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile akademisyenlerin katıldığı konferansta, İsveç Büyükelçiliği Müsteşarı Malin Stawe ve BM’nin Türkiye Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez de bir konuşma yaptı.